Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun son örneği, AB Bakanlar Konseyi'nin KKTC ile ilgili aldığı karar.Karar, Konsey'in Nisan 2004'te Kıbrıs Türklerinin izolasyonuna son verilmesi için öngördüğü "destek paketi"ni oluşturan iki tüzüğü, birbirinden ayırıyor. Mali yardım tüzüğüne göre, Kuzey Kıbrıs'a bazı altyapı (özellikle enerji ve çevreyle ilgili) projelerinin finansmanı için toplam 139 milyon euro ödenecek. Ancak KKTC ile "doğrudan ticaret"i öngören ikinci tüzük askıya alınıyor ve bununla ilgili görüşmelerin "siyasal koşullara göre" başlayabileceği belirtiliyor.Kıbrıs Türklerinin -ve Ankara'nın- esas beklentisi AB'nin bu ikinci tüzüğü onaylaması ve böylece gerçekten KKTC'nin izolasyonuna son verme taahhüdünü yerine getirmesi idi. AB bu kez de sözünü tutmamakla bu umutlara ve de güvenirliğine ciddi bir darbe indirmiş oldu... AB Türk kamuoyunu öfkelendirmek, üyelik hayallerini altüst etmek için ne lazımsa yapıyor! Koca AB'nin, bu topluluğa daha yeni katılan ve adanın sadece bir kısmını temsil eden "yarım porsiyon" Kıbrıs'ın istek ve kaprislerine nasıl boyun eğdiğini anlamak gerçekten zor.Gerçi Kıbrıs Rum kesimi, AB'nin 25 üyesi arasında eşit koşullarla yer almanın avantajını kullanıyor. Kararlar oybirliğiyle alındığı için, veto kartını hep elinde tutuyor. Üye ülkelerin çoğu zaten Kıbrıs sorunuyla ilgili -veya bilgili- değiller. Sürtüşme çıkmasın veya dayanışma bozulmasın diye, sunulan önerileri veya formülleri onaylıyorlar. Son olayda, KKTC ile direkt ticareti öngören tüzüğün kabulünden yana olan İngiltere ve diğer bir iki ülke, sonunda pes edip "oybirliği"ne dahil oldu...Kabul etmek lazım ki, Papadopulos yönetimi, özellikle 2004 yılındaki referandumdan sonra dünyanın gözünde yitirdiği diplomatik gücünü ve etkinliğini, AB içinde hızla kazanmayı bildi.AB'nin şimdi Kuzey Kıbrıs'a destek paketini iki parçaya bölüp direkt ticaret kısmını saf dışı etmesi, Kıbrıs Rum diplomasisi için bir başarıdır. Böylece Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu'nun belirttiği gibi, AB Türkiye'nin son sunduğu "Eylem Planı"nı da dikkate almadığını göstermiş oluyor... Eski taktik Türk tarafı buna karşı ne yapacak? Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ve Kıbrıs Türk yetkililerinin bu kararın kabul edilemez olduğunu beyan etmesi, pratikte ne anlam taşıyor?Türk tarafının 139 milyon euro'luk mali yardımı reddetmesi, düşünülen opsiyonlardan biri. Bu zaten büyük bir para değil. Türkiye'nin KKTC'ye yıllık mali desteği bunun neredeyse dört katı. Kaldı ki, AB'ye finansman için sunulacak bazı projelerin Rum onayından geçmesi de gerekecek...AB yetkilileri -bu arada Olli Rehn- mali yardımın "direkt ticaret yolunu açacağını" söylüyor; ama bunun gene Rum engeline (veya şartlarına) takılmayacağının garantisi yok. Esasen Papadopulos yönetimi daha şimdiden bu konunun ele alınması için, Türk tarafının Maraş'ı Rumlara iade etmesi, Mağusa limanını ortak işletmeye açması gibi koşulları telaffuz ediyor. Diğer bir deyişle, Rumlar KKTC ile direkt ticaret tüzüğünü, AB içinde yeni bir pazarlık konusu haline getirmeyi planlıyor.AB buna da razı olur mu? Hiç belli olmaz. Papadopulos'un manevralarına alet olan ve Türk tarafına verdiği sözleri unutan bir topluluktan her şey beklenir! skohen@milliyet.com.tr Yeni pazarlık