Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Alman ve Fransız basınına bakarsanız, Schröder - Chirac mutabakatı, Türkiye’ye sunulmuş bir fırsat! İki lider şimdiye dek Türkiye’ye AB ile üyelik müzakereleri için bir tarih vermek istemezken, şimdi Storkow Sarayı’ndaki görüşmelerinin sonucunda bir "randevu" lütfetmişler: Türkiye belirli şartları yerine getirirse, Aralık 2004’te karar verilecek ve Temmuz 2005’te müzakereler başlayacak...
Ne büyük lütuf!
Bari Fransız gazeteleri (Osmanlı döneminde Avrupa’da kullanılan bir deyimi tekrarlayıp) "Türk meselesi"nin (la question Turque) çözümü için, ortaya atılan "Schröder - Chirac senaryosu"nu, Türkiye’yi memnun edecek "destekleyici bir jest" olarak göstermeseler...
Böyle yapınca açıkçası, samimiyetsizliklerini de sergiliyorlar: Bu "şartlı randevu" formülünün, daha çok kendi iç politika kaygılarının ve bencilliklerinin bir eseri olduğunu bilmiyor muyuz sanki?..
***
EĞER Almanya ve Fransa, son zamanlarda yapılan bunca temastan sonra, böyle bir "randevu"nun Türkiye için "kabul edilemez" olduğunu düşünemedi ise, büyük hata etmiştir. Schröder ve Chirac Ankara’nın böyle bir takvime neden itiraz edeceğini bilmiyor muydu?
Ankara defalarca argümanlarını açıkça ortaya koymuştu: Müzakereler 2003’te başlamazsa, 10 yeni ülke ile üye sayısı 25’i bulacak AB’nin 2004’ün sonunda 2005 için bir "şartlı tarih" vermesi zorlaşacak, hatta imkansızlaşacak. Oysa Türkiye Helsinki zirvesinde alınan kararlara uymakta olağanüstü bir çaba gösterdi ve göstermeye devam ediyor. AB’nin hala (diğer adaylara gösterilen esnekliğe karşılık) Türkiye’yi oyalaması, sonuçta Türk halkını ve AB ile bütünleşmekten yana yetkilileri de usandıracak, belki de bu sevdadan vazgeçirecek...
Schröder - Chirac ikilisinin Ankara’nın bu görüşlerini ve kaygılarını dikkate almadığı açık. Onlar kendi muhalifleri ve kamuoyları ile uzlaşacak bir "orta yol formülü" bulmayı uygun gördüler. Ancak Türkiye açısından bu randevu senaryosunun, hiç tarih vermemekten pek farkı yoktur...
***
NEYSE ki, bu Alman - Fransız formülünün Kopenhag zirvesinde (gerektiği gibi konsensüs ile) kabul edilip edilmeyeceği henüz belli değil.
Türkiye’ye 2003 yılı için şartlı bir tarih vermeye taraftar ülkeler var: Yunanistan, İngiltere, İspanya gibi...
On beş ülkenin liderleri perşembe günü Kopenhag’da toplandıklarında, "Türk meselesi" çok hararetli tartışmalara yol açacak. Hatta aralarında ciddi bölünmeler de olacak.
Zirveye sadece 5 gün kaldı. Ama bu kısa sürede de çok yoğun temaslar ve pazarlıklar yapılacak. AKP lideri R. T. Erdoğan, Başbakan Gül ve Dışişleri ekibi, kozlarını sonuna kadar oynamaya çalışacak.
Türk diplomasisinin elinde önemli kozlar var. Schröder ve Chirac gibilerine böyle uzatmalı takvimlerle ve yuvarlak destek lafları ile Türkiye’nin oyuna gelmeyeceği, Kopenhag’dan 2004’e sarkmayacak bir tarihin çıkmamasından AB’nin de - ve Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin irtibatlandırıldığı Kıbrıs ve AGSP gibi meselelerin de - olumsuz etkileneceği mesajı net olarak verilmelidir.
Bu arada durumu "anlayanlar" da (İngiltere, Yunanistan, İspanya gibi) "anlamayanlara" anlatsalar iyi olur...