Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ICG'nin bu çalışmaları ilgili ülkeler ve uluslararası kurumlar tarafından dikkate alınmakta ve krizlerin veya anlaşmazlıkların giderilmesine ışık tutmaktadır.Biz bu köşede, iki hafta önce ICG'nin Irak'la ilgili raporunu ele almıştık. Bu rapor halen Irak'la ilgili ülkelerin yetkilileri ve diplomatları tarafından değerlendiriliyor.ICG dün de "Kıbrıs Çıkmazı" başlıklı 35 sayfalık bir rapor yayımladı. Titiz ve objektif bir çalışmanın ürünü olan bu rapordaki tespitler, aslında Türk tarafının her fırsatta dile getirmeye çalıştığı gerçekleri yansıtıyor. Bu açıdan Rumların raporu "Türk yanlısı" sayması ihtimali var. Ama Kıbrıs Rumlarının raporun tespitlerini ve de tavsiyelerini serinkanlılıkla değerlendirmesi, kendi çıkarlarına olacaktır. Aksi halde neler olabileceği de bu raporda yazılı... Uluslararası Kriz Grubu (ICG), adının da belirttiği gibi, dünyadaki önemli krizleri inceleyen bağımsız bir kurumdur. Merkezi Brüksel'de bulunan ICG, güncel uluslararası sorunlarla ilgili olarak yaptığı kapsamlı araştırmaların sonuçlarını, çözüme yardımcı olabilecek tavsiyelerle birlikte rapor halinde yayımlar. Rapor, "Kıbrıs çıkmazı"nın, yani adada duumun bugünkü noktaya gelmesinin sorumluluğunu -objektif bulguları da sıralayarak- Rum tarafına yüklüyor. Bunu yaparken de Kıbrıs Rumlarının yalnız son dönemde değil, daha önceleri de -ta 1960'lardan beri- adada nasıl bir düzen kurmak istediklerini anımsatıyor. Örneğin Kıbrıs'ın bağımsız bir devlet olarak yıkılmasının asıl nedeninin iddia edildiği gibi 1974 harekâtının değil, Rumların 1963'te Türklere karşı giriştiği saldırılar olduğunu belirtiyor ve şu ifadeleri kullanıyor: "Esas sorun, Kıbrıs Rumlarının Türk toplumuyla devlet yetkilerini paylaşmak konusundaki isteksizliğinin sonucudur"...Rapor bu temel değerlendirmeyi daha sonraki dönemler için de yapıyor ve bu arada Papadopulos yönetiminin Annan Planı'na karşı çıkışının, planın içeriğinden veya detaylarından ötürü değil, "genel felsefesinden ve yaklaşımından" kaynaklandığını vurguluyor.Bu ifadeler, aslında iki kesimli federasyon sisteminin görüşüldüğü günden beri Rum tarafının neden böyle bir çözümü hep yokuşa sürdüğünü çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Esas neden Raporda Papadopulos'un politikaları hakkında yazılanlar da ibret verici. ICG raportörlerine göre, Annan Planı'nı reddeden Rum lideri, "uluslararası camiayla kavgasını devam ettiriyor, her yerde düşmanlar görüyor"... Öte yandan Rum liderliğinin AB'yi Türkiye'ye karşı kullandığı belirtilen raporda şu uyarı yapılıyor: "Eğer Kıbrıs Rum yönetimi Kuzey'in devamlı izolasyonu politikasını sürdürürse ve bir barış anlaşmasını önlerse, bunun olası sonucu, kendi arzusunun tersi olacak, yani KKTC'nin dünya tarafından de facto tanınması gerçekleşecektir".Nitekim raporun diğer bir yerinde uluslararası camianın KKTC'nin izolasyonuna son vermesi isteniyor; aksi halde adanın birleşmesinin hayal olacağı belirtiliyor ve özellikle AB'nin bu konudaki yükümlülüğü de hatırlatılıyor.AB, Türkiye'yi Kıbrıs Rumlarına hava ve deniz limanlarını açmayı öngören ek protokolü bir an önce uygulaması için sıkıştıradursun, ICG raporu AB'nin de Türklere karşı yerine getirmesi gereken yükümlülükleri bulunduğunu tam zamanında hatırlatmış oluyor... skohen@milliyet.com.tr Olası sonuç