NEW YORK
New York'ta bu hafta Türk ve Yunan Dışişleri bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreu'ya gösterilen olağanüstü ilgi ve bu vesile ile iki siyaset adamının birbirlerine karşı sergiledikleri sempati, devlet yöneticilerinin "aynı frenkansta" olmasının, ilişkileri nasıl olumlu şekilde etkilediğini ortaya koydu.
Bir yıl önce Cem ile Papandreu arasında başlayan karşılıklı yazışma ve temas sayesinde, Türk - Yunan yakınlaşmasının kaydettiği gelişme, uluslararası platformda örnek bir "başarı öyküsü" oluşturuyor.Gerçi bu gelişmede, başta iki ülkedeki deprem felaketi olmak üzere çeşitli faktörlerin büyük payı var.
Ancak Cem ile Papandreu'nun yaratıcılığı, cesareti ve sağduyusu, bu yakınlaşmada "itici güç" oldu.New York'taki Doğu - Batı Enstitüsü'nün, iki bakanı, düzenlenen parlak törenlerle, "Yılın Adamı" ilan etmesi, bu başarıya verilen ödüldür...
* * *
DIŞİŞLERİ Bakanı Cem, New York'ta yaptığımız sohbette, şimdiye kadar Türk - Yunan yakınlaşmasında atılan adımlar sayesinde bir hayli mesafe katedildiğini, hatta bazı anlaşmaların Meclis tarafından henüz onaylanmadan hayata geçirildiğini belirtti. Örneğin turizm, ticaret, hatta güvenlik (terörle mücadele) konusundaki anlaşmaların meyveleri alınmaya başladı bile. Hatta, askeri alanda (ortak tatbikat, Türk jetlerinin Yunan havasında uçması gibi) "güven artırıcı" jestler de yapılıyor. Cem, bu yönde Türkiye'nin ön ayak olduğu inisiyatiflerin, Yunanistan'dan olumlu yankı gördüğü gibi, başta ABD olmak üzere birçok ülkelerin takdirini kazandığını da söylüyor.
Ne var ki, gelinen noktada, bundan sonra iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar konusunda ne yapmak gerektiğine karar vermek gerek. İşte New York'taki buluşma, iki bakana ikili (ve ABD'li meslektaşları ile üçlü) görüşmeler yapmak fırsatını verdi.Cem'in Papandreu'ya ve Albright'a mesajı "biz Ege konusunda her türlü çözüm arayışına açığız" şeklinde oldu. Bakan'ın ifadesiyle işe "diyalog" ile başlamak en doğru yöntemdir. Ama Türkiye, Lahey Adalet Divanı'na gidilmesi opsiyonuna da karşı değildir...
Tabii bunda zorluk Ege sorunlarının nasıl bir yöntemle ele alınacağını belirlemektir.
Cem, New York'ta şu öneriyi yaptı: Önce iki tarafın üzerinde mutabık kalabileceği ve ortak çıkarlara uygun konular ele alınsın. Bu amaçla teknik düzeyde çalışmalar yapılsın. Böylece bir konuşma modalitesi ve yöntemi geliştirilsin...Anlaşılan bu fikir üzerinde önümüzdeki günlerde ve haftalarda bazı çalışmalar yapılacak. Cem'in düşüncesi, zaman içinde - bugünkü dostluk ve anlayış havası devam ettiği sürece - bu sorunlara çözüm bulunabileceğidir. Türk - Yunan yakınlaşması ve Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi süreci içinde, bazı anlaşmazlıklar aslında eski anlamını kaybedebilir. Böyle olunca da çözüm bulmak her iki taraf için de kolaylaşabilir...
* * *
ŞU anda Ege ve Kıbrıs sorunları üzerinde Ankara'nın ve Atina'nın temel görüşlerinde bir değişiklik yok. New York'taki ikili ve üçlü görüşmelerde Kıbrıs üzerinde daha çok duruldu. Ve de - bekleneceği gibi - Türk tarafından beklenenler dile getirildi; Ankara'nın da daha aktif desteği istendi.
Bu konuda Cem'in açıklaması şu oldu: Denktaş, üçüncü raunda yeni ve önemli öneriler hazırlıyor. Yani, New York'ta bu ayın sonunda yapılacak dolaylı görüşmelerde bazı ilerlemeler olabilir...Kıbrıs'la ilgili bir sıkıntı olabilir. O da, AB'nin Güney Kıbrıs'a, çözüm gerçekleşmeden, üyelik statüsünü vermesi. Bu, Kuzey Kıbrıs'ın büsbütün kopmasına yol açabilir. Ne var ki, üyeliğe en yakın adayların 2006 yılından önce buna ulaşmaları mümkün görülmediğine göre, Kıbrıs'ın AB'ye girmesine daha epey zaman var demektir.
Herhalde, Türk - Yunan ilişkilerindeki gelişme ve uluslararası konjonktür de, Kıbrıs sorununun o tarihten çok daha önce çözümüne yardımcı olacaktır...Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr