Sami KOHEN
İTALYA Dışişleri Bakanı Lamberto Dini'nin, Türkiye - AB ilişkileri ve Kıbrıs konusunda söyledikleri, Türk yetkililerinin beklentilerinin dahi üstünde oldu. Gerçi İtalya'nın özellikle Türkiye'nin AB üyeliğine daha sıcak baktığı, Kıbrıs meselesine de diğer birçok ülkelerden farklı yaklaştığı biliniyordu.
Ancak Dini'nin Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile görüşmelerinde ve ayrıca ortak basın toplantısında, düşüncelerini bu kadar açık ve cesur şekilde dile getirmesi doğrusu tatlı bir sürpriz - ve Cem'in gezisi için de önemli bir başarı - oldu.
İtalyan diplomasisinin başı, Türkiye'nin AB'ye adaylık başvurusunun, diğer aday ülkelerle beraber aynı zamanda ve eşit koşullarda ele alınması gerektiğini söyledi. Dini, Türkiye'nin "AB'nin genişleme politikası"nın dışında tutulmasının hata olacağını belirtti.
Bakan basın toplantısında da tekrarladığı bu sözlerle, AB konusunda Türkiye'ye tam destek vermiş oldu.
Ama Dini'nin esas "bombası", Kıbrıs üzerinde patladı. Bakan adada "iki egemenlik, iki unsur, iki cumhuriyet" bulunduğunu söyleyerek, AB'nin sadece bunlardan biri ile (yani Rum tarafı ile) üyelik müzakerelerini başlatmasının yanlış olacağını savundu. AB'nin gerçekleri görmesini isteyen Dini, aksi halde görüşmelerin sadece kendi deyimi ile "Kıbrıs Rum Cumhuriyeti" ile yapılmış olacağı, bunun da Kıbrıs müzakerelerinin kesilmesine yol açacağı uyarısında da bulundu.
Bakan bu sözlerle Ankara'nın ve KKTC'nin öteden beri savunduğu görüşü geçerli saydığını göstermiş ve AB'nin izlediği politikaya karşı da bir tavır ortaya koymuş oldu...
* * *
DİNİ'nin bu şekilde konuşması ve İtalya adına farklı bir tavır sergilemesi nasıl izah edilir?
Bu konuşmaların şoku ile sarsılan ve İtalya'ya karşı büyük yaygara koparan Yunanlılar, bunun Bakan'ın bir "dil sürçmesi" olduğunu tahmin ediyorlar. Her ne kadar İtalyan Dışişleri Bakanlığı yayınladığı açıklama ile Dini'nin ifadelerini yumuşatmaya çalıştı ise de, bu düşünceleri yok farzetmek veya yanlışlıkla ifade edilmiş saymak elbet olanaksız.
Dini'nin söyledikleri, İtalyan hükümetinin özellikle bir yandan AB'nin genişleme politikasına, diğer yandan da Kıbrıs sorununa diğer birçok Avrupa ülkelerinden farklı bakışını yansıtıyor. İtalya bir Akdeniz ülkesi olarak Kıbrıs'taki durumu tehlikeli görüyor ve bugünkü politikaların gerçekleri dikkate almamasından kaygı duyuyor. Aynı şekilde İtalya, AB içinde de (tek para birimi ve genişleme politikasında görüldüğü gibi) daha bağımsız hareket etmek hakkını kendinde görüyor.
Dini, söylediği sözlerle, AB'ye bir mesaj da vermiş oldu:
O da, İtalya'nın kendi çıkarlarına ve düşüncelerine uygun gördüğü konuları açıkça gündeme getirmek, hatta bu konuda bir öncülük rolünü üstlenmek istediğidir.
Şimdi merak edilen konu, İtalya'nın AB'de kendi görüşlerini paylaşacak, ona destek olacak ortaklar bulup bulmayacağıdır.
* * *
BEKLENDİĞİ gibi, Yunanistan - ve Kıbrıslı Rumlar - şimdi İtalya üzerine çullanarak, ortaya atılan görüşleri etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
Bütün mesele, bu yaygaranın İtalya'nın AB Zirvesi'de Komisyon'nun Türkiye'nin ve Güney Kıbrıs'ın adaylığı konusundaki tavsiyelerinden farklı bir karar almasını ne ölçüde engelleyeceğidir.
Fransa başta olmak üzere bazı AB üyelerinin İtalyan görüşüne yatkın olduğu hissediliyor. İsmail Cem'in önümüzdeki hafta Paris'te yapacağı görüşmelerden sonra, Fransız hükümetinin tavrı herhalde daha da netleşecek.
Bakalım Fransızlar, Yunan baskılarına rağmen, İtalya gibi, cesaretle ve açıklıkla tavrını ortaya koyacak mı?
Uluslararası kamuoyunda Kıbrıs'la ilgili gerçekleri şimdi daha net görenlerin ve dile getirenlerin sayısı artıyor. Örneğin dünkü "Independent"te yayınlanan yazısında İngiliz akademisyen Prof. Clement Dodd, "Kıbrıs'ta tek egemenlikten ve bir Kıbrıs halkından veya ulusundan söz edilemez" diyor ve çözüm arayışında bu noktanın dikkate alınması gerektiğini belirtiyor.
Dini'nin de söylemeye çalıştığı bu...
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr