Sami Kohen
BİR yandan
şeriatın gölgesi, bir yandan
terörün baskısı...
Bir yandan
çoğulcu demokrasi umudu, öte yandan da
askeri yönetim kaygısı...
Cezayir halkı bugün işte böyle bir ortamda sandık başına gidiyor.
Bu, 1991'den bu yana düzenlenen ilk parlamento seçimi oluyor. O yılın Aralık ayında yapılan seçimlerin ilk turunda, İslami Selamet Cephesi FİS'in oyların yüzde 44'ünü alması ve diğer partilerin büyük yenilgiye uğraması üzerine, ordu müdahale etmiş, ikinci turu iptal etmiş ve bu dinci partiyi kapatmıştı.
Askeri darbe, FİS'in iktidara gelmesini önledi ama, demokrasiyi de rafa kaldırdı. Bu müdahalenin bir sonucu olarak FİS'in radikal mensupları ve diğer şeriatçı militanlar, örgütlenerek korkunç bir terör kampanyası başlattılar. Günümüze dek, 60 bin kişinin hayatına mal olan bu şiddet dalgası, ülkede barış ve güvenliği de yok etti ve toplumu büsbütün kutuplaştırdı...
* * *
BUGÜNKÜ seçimler Cezayir'in demokrasiye ve barışa ne ölçüde kavuşma şansına sahip olduğunu gösterecek.
Meclis'in 380 sandalyesi için sağlı sollu 39 parti yarışıyor. Bunların arasında yasaklı FİS yok. Ancak İslam adını taşımamak kaydı ile kurulan ve İslami bir programla siyasi mücadeleye giren partiler var. Bunların en önemlisi ve iddialısı, "Barış İçin Toplumsal Hareket" (MSP)'dir.
Ana parti, Cumhurbaşkanı Liamin Zerval'ın önderliğinde henüz 4 ay önce kurulan "Demokrasi İçin Ulusal Birlik"tir (RND). Bu partiye "rejimin organı" olarak bakılıyor.
Diğer önemli partiler arasında FİS dahil Cezayir'deki çeşitli gruplar arasında yapıcı bir diyalog isteyen "Sosyalist Güçler Cephesi" (FFS) ve laikliği azimle savunan "Kültür ve Demokrasi İçin Birlik" (RCD) var.
Cezayir'de Batılı anlamda seçim öncesi anketler yapılmadığı için, partilerin şu andaki güçleri sayılarla ifade edilemiyor. Ancak, "rejimin partisi" RND'nin sandıktan birinci parti olarak çıkacağı kesin sayılıyor. Buna karşılık ikinci parti durumuna geleceği sanılan İslamcı MSP de ana muhalefet partisi olabilecek.
* * *
BAŞKAN Zerval ve askerler, 1991'de FİS'e karşı giriştikleri hareketin "Cumhuriyeti kurtarmak" ve ülkenin otoriter, köktendinci bir rejime kaymasını önlemek için "gerekli bir operasyon" olduğunu savunuyorlar. Ne var ki bu, FİS'in yerine daha radikal, daha fanatik unsurların ortaya çıkması sonucunu da yarattı. Bugün FİS'in askeri kanadı sayılan İslami Kurtuluş Ordusu (AIS) ile ondan daha da sert "Silahlı İslami Grup" (GİA), kanlı eylemleri ile Cezayir'i iç savaşa ve felakete sürüklüyor...
Seçimlerde Şeyh Nahnah'ın başında bulunduğu MSP'nin (eski adı ile Hamas'ın) başarılı olması veya en azından seslerini duyuracak bir varlık göstermesi, AIS ve GİA'nın eylemlerine son vermelerini sağlayacak mı? Şüpheli. Bu militanlar Nahnah'ı da "rejime satılmış" olarak görüyorlar. Bugün varılan noktada, bu fanatik unsurları yatıştırmak ya da kontrol altına almak kolay olmayacak. Diğer bir deyişle, seçimden sonra Cezayir'e barış ve huzurun hemen gelmesini beklememeli.
Ya şeriat?
Tekrar yaşama geçirilen çoğulcu sistem içinde, zaten İslami kurallara saygılı olan Cezayir'in aşırı köktendinci bir sisteme kayması olası görünmüyor.
Ya demokrasinin geleceği?
FİS'in yasaklanması gibi kısıtlamaların uygulandığı bir sistem, çoğulcu görünümüne rağmen, tam bir demokrasi sayılmayabilir. Özellikle radikal İslamcılar bunu sert biçimde eleştirebilir. Ama Cezayir'in gerçekleri bugün bu kadarına müsaade ediyor.
Ya yarın?
Bu da bugün seçimlerin şiddetsiz ve hilesiz geçmesine ve demokrasi ile beraber barışın da yolunu açmasına bağlı...
Yazara Emails.kohen@milliyet.com.tr