BM merkezinden gelen haberler, bu konuda daha ayrıntılı bir açıklamanın hafta içinde yapılacağını belirtiyor.Oluşturulması planlanan 15 bin kişilik Barış Gücü'nün misyonu hakkında esas belge Güvenlik Konseyi'nin son aldığı 1701 sayılı karardır. Bu karar, bu gücün görevini genel hatlarıyla çiziyor; ama asker vermeyi düşünen ülkelerin zihnini kurcalayan ve tereddütlere yol açan birçok soruyu da yanıtsız bırakıyor. Örneğin karara göre, uluslararası güç, Lübnan ordusunun Hizbullah'ı silahsızlandırması, Güney Lübnan'da kendi otoritesini kurması gibi amaçlarına katkıda bulunacak. Peki, bu çabalar bir direnişle karşılaşırsa, BM askerleri ne yapacak? TÜRKİYE'nin Lübnan'a asker gönderme konusunu etraflıca değerlendirdiği şu sırada, bu ülkenin güneyinde konuşlandırılacak olan BM Barış Gücü'nün görev ve yetkilerinin sınırları hâlâ tam netleşmiş değil. BM yetkilileri bu sorulara açıklık getirmek için geçen hafta "Operasyonlar Konsepti" ve "Angajman Kuralları" adlı iki belge yayımladı. Şimdi bu belgeler ilgili başkentlerde -ve Ankara'da- titizlikle inceleniyor. Ancak bunların da tam bir netlik getirmediği ve şüpheleri dağıtmadığı anlaşılıyor. Nitekim bazı Avrupa ülkeleri bu nedenle hâlâ nasıl bir katkıda bulunacaklarını kararlaştırmadı, bu işin öncülüğünü yapan Fransa ise şimdilik 200 asker göndereceğini ilan etmekle yetindi.Bu muğlaklık bizzat BM'nin kesin bir tavır alamamasından ileri geliyor. BM Genel Sekreteri'nin yardımcıları gerekirse, BM askerlerinin "ateş etme yetkisi"ni kullanabileceğini söylüyorlar. Ama bunun hangi şartlarda ve kimin emriyle olacağı pek belli değil. Aynı şekilde bir "öz savunma hali"nden söz ediliyor ve buna "önleyici bir tedbir" olarak da başvurulabileceği öne sürülüyor. Böyle önleyici bir eylem için hangi koşulların esas alınacağı da belirsiz...Hasılı, 1701 sayılı kararın uygulanışı konusunda hâlâ ciddi tereddütler var. Hiçbir ülke konuya tam açıklık getirmeden aktif bir görev üstlenmek istemiyor. Zaten birçok Avrupa ülkesi de, çeşitli nedenlerden, "geri hizmet" için sembolik birlikler göndermek eğiliminde. Tam net değil Türkiye'de hükümette ve askeri çevrelerde hâkim olan eğilim de, BM Gücü içinde görev yapması düşünülen Türk birliğinin, daha çok "insani misyon" üstlenmesidir. Bu bakımdan BM'nin yayımladığı iki doküman ve BM yetkililerinin demeçleri, Türk askerlerinin -bölgeye gönderildiği takdirde- Hizbullah dahil taraflarla herhangi bir silahlı çatışmaya girmeyeceği izlenimini güçlendiriyor. Ancak Ankara gene de bu konuda daha net bilgi ve güvence istiyor.Lübnan'a asker gönderme veya göndermeme kararı, Türkiye'nin şu sırada karşılaştığı zorluklardan sadece biridir. Bölgedeki olaylar, Türkiye'yi -istesin veya istemesin- bu denklemin içine sokuyor. Diğer bir deyişle, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya, onun tamamen olup bitenlerin dışında kalmasına izin vermiyor. Örneğin son olarak Türkiye, İran'dan Hizbullah'a silah taşıdığı öne sürülen bazı uçakları, kendi hava sahası içinde uçarken, Diyarbakır Havaalanı'na inmeye zorladı.BM'nin 1701 sayılı kararı, sadece Hizbullah'ın "silahsızlandırılmasını" değil, aynı zamanda "silahlandırılmasının önlenmesini" de öngörüyor. Türkiye'nin bu silah trafiğinin cereyan ettiği bir bölgede bulunması, ona (Lübnan'a asker gönderme veya göndermeme dışında) konuyla ilgili başka sorumluluklar da yüklüyor... skohen@milliyet.com.tr Güvence gerek