Türk dış politikasının çok aktif olduğu ve atak davrandığı dönemler olmuştur. Ancak 2009’un özelliği, Ankara’nın dış ilişkilerinin önceki yıllara göre daha dinamik ve faal olmasının yanı sıra, daha farklı bir aşamaya girmesidir.
Bu olağanüstü hareketlilik ve farklılık, özellikle bölge odaklı açılımlarla ve çok boyutlu yönelimlerle kendini belli etmiştir.
Bu bakımdan 2009, Türk dış politikasında bir dönüm noktası oluşturuyor.
Yıla damgasını vuran dış politika hamlelerinin ardında, özellikle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir süreden beri geliştirdiği “komşularla sıfır sorun”, “çok boyutlu” ve “pro-aktif” dış politika anlayışı hâkim.
Nitekim Türkiye’nin dış ilişkilerindeki yeni yönelimler ve açılımlar, bu “doktrin”den esinlenmiş ve hız almıştır.
Diğer bir deyişle, 2009, Türk dış politikasının, bu temelde şekillendiği ve yeni görüntüsüyle kendisini belli ettiği bir yıl olmuştur.
Yeni açılımlar
Bu çerçevede yıl içinde olup bitenlere kısaca bakalım:
Türkiye, Ortadoğu-Kafkasya-Balkanlar üçgenindeki coğrafyada (yani içinde bulunduğu bölgede) ikili ilişkileri geliştirmek ve bölgesel istikrara katkıda bulunmak için bir dizi açılımlara girişmiştir. Özellikle Suriye, İran, Irak (ve Kuzey Irak) ile ilişkiler öncelik kazanmış ve yeni bir aşamaya girmiştir.
Ankara Kafkasya cephesinde Ermenistan açılımıyla önemli bir hamle yapmıştır. Bu arada Türkiye, Rusya ile ilişkilerini ileri bir işbirliği aşamasına getirmiştir.
Türk diplomasisi bir yandan bu açılımlarıyla, diğer yandan üstlendiği arabulucu veya kolaylaştırıcı rolleriyle, (hem de BM Güvenlik Konseyine üye olduğu bir dönemde) kendisini bölgesel bir aktör olarak kabul ettirmiştir.
Türkiye bu arada Arap-İsrail uyuşmazlıklarının halli için de inisiyatifini kullanmış, Gazze sorununa büyük ilgi göstermiş ve bu desteğini sergilemek için İsrail ile ilişkilerini bozmayı da göze almıştır.
Türkiye’nin yıl boyunca daha çok içinde bulunduğu bölgeyle yakından ilgilendiği, kendisine yakın gördüğü ülkelerle siyasal ve ekonomik bağlarını güçlendirmeye çalıştığı açık.
Bu iç dinamiklerden olduğu kadar, dış konjonktürden ve değişen dünya şartlarından da kaynaklanıyor.
Eski bağlar
Ancak Ankara Batı ile olan ilişkilerinin ve çıkarlarının ağırlığının ve önceliğinin de bilinci içinde hareket etti. ABD ile, Barack Obama’nın Başkan olmasından sonra, ilişkileri yeni bir “model ortaklık” zeminine oturtmaya çalıştı. AB ile (bazı ülkelerin engellemelerine rağmen) üyelik hedefi doğrultusundaki müzakere sürecini canlı tutmak için çaba harcadı.
Yani Türk diplomasisi, dış ilişkilerine yeni boyutlar katmaya uğraşırken, Batı ile beraberliğini sürdürmeye de özen gösterdi.
Buna rağmen, Türkiye’nin dış ilişkilerindeki yeni hareketler ve yönelimler “eksen kayması” ile ilgili kuşkulara yol açtı.
Aslında 2009’da dış politikada önemli değişikliklerin olduğu ve bir “eksen ayarlaması”nın yapıldığı bir gerçek. Bu daha bağımsız, daha atak ve sonuçta geçmiş yıllara göre daha farklı bir dış politika...