Hafta başında bir Avrupalı diplomat müzakere süreci konusunda "basında haber çıkmaması, iyi haber sayılır" diyordu!Gerçekten çeşitli "fasıl"lar üzerindeki "tarama" çalışmaları, sessizce ve olumlu şekilde yürüyor. Bu gidişle yakında -Avusturya'nın başkanlık döneminde- esas üyelik müzakereleri başlayabilecek.Ancak bir konu var ki, bu yolda sinsi bir engel olarak duruyor. O da, Kıbrıs'la ilgili "ek protokol" (yani Türk hava ve deniz limanlarının Rumlara açılması) sorunu...Bu sorun AB-Türkiye ilişkilerindeki olumlu havayı bozabilir, hatta müzakere sürecini tıkayabilir. Papadopulos yönetiminin, istediğini koparmak için AB'yi elinden geldiği kadar zorlayacağı açık. Mersin limanına bir Ro-Ro gemisi göndermesi, bunun örneği... Sahi, AB ile müzakerelerden ne haber?.. Bir süredir bu konuda ses seda yok. Nedeni sadece dikkatlerin tamamen Ortadoğu'daki olaylar üzerinde toplanması değil. Aslında Brüksel'den, medyanın üstüne atlayacağı "seksi" haber gelmiyor. Rum hükümeti bu şilebi bir nevi "deneme balonu" olarak kullandı. Aslında o da, Türk hükümetinin Mersin açıklarında (tam da "AB üçlüsü"nün Ankara'da toplandığı bir sırada) demirleyen bu gemiye "buyrun" demeyeceğini pekâlâ biliyordu. Amaç, Ankara'yı "olmaz" demeye zorlamak, peşinden olayı Brüksel'e curnal edip Türkiye'yi "AB yükümlülüklerini yerine getirmemek"le suçlamaktı.Nitekim öyle oldu. Rum tarafının şikâyeti, Brüksel'de yankı buldu. AB yetkilileri Türkiye'nin davranışını eleştirdi. Buna Başbakan Erdoğan da sert tepki gösterdi, bu ek protokol meselesi yüzünden "AB ile müzakere sürecini aksatma tehdidini hiçbir zaman kaale almayız" şeklinde konuştu...İşte AB ile görüşmelerin sakin bir havada devam ettiği, Kıbrıs sorununa çözüm arayışlarının sessiz sedasız hızlandığı bir sırada, Papadopulos hükümeti patlattığı "balon" ile, gene medyaya "seksi" bir haber sağlamış oldu! Zamanı mıydı? Ek protokol veya limanların Rumlara açılması sorunu, Türkiye-AB ilişkilerini ne kadar bozar? Bu yüzden müzakere süreci aksar veya ipler kopar mı?Bu sorular önceki gün İstanbul'da Alman Marshall Fonu ile Bilgi Üniversitesi'nin düzenlediği bir sempozyumda, enine boyuna tartışıldı.Kıbrıs'la ilgili çalışmaları ile tanınan Avrupa Üniversitesi Enstitüsü'nden Nathalie Tocci'nin verdiği izahata göre, AB çevrelerinde hakim görüş şu: Türkiye'nin ek protokole uyması, belirli bir zaman içinde yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük... Ancak "ek protokol" ile "direkt ticaret" birbirleriyle bağlantılı değil. Türkiye'nin "KKTC'nin izolasyonuna son verilmesi karşılığında limanları açma" önerisi, AB'de kabul görmüyor, hatta yersiz bir pazarlık olarak görülüyor...Nathalie Tocci'ye göre, bu sorunun iç politika hassasiyeti ile halli imkânsız. Eğer bu yüzden bir kopma olacaksa bundan en çok zarar görecek olan da Kıbrıs Türk halkıdır...Kuşkusuz ek protokol konusunda Türkiye'nin yükümlülüğünü ve KKTC'nin izolasyonuna son verme konusunda AB'nin sözünü kapsayacak bir formül bulmak pekâlâ mümkün. Yeter ki karşılıklı anlayış ve uzlaşma iradesi gösterilsin... Ve de "deneme balonları" oyunundan vazgeçilsin... skohen@milliyet.com.tr İpler kopar mı?