Bu öyküyü geçenlerde Slovenyada katıldığımız bir uluslararası konferansta, Çekoslovakyanın eski Dışişleri Bakanı Jiri Diensthierden dinledik.Gerçekten şimdi iki devlet de ABye üye olmak yolundalar.***ÇEKOSLOVAK diplomatın konferansta sözünü ettiği karikatürün verdiği mesaj açıktı: Bağımsız devlet olarak varlıklarını sürdürmeye karar veren iki ulus da, daha o zaman AB üyeliğini bir vizyon olarak benimsemiş, geleceklerini Avrupa ile entegrasyona bağlamıştı. Tıpkı - Macaristandan Polonyaya, Estonyadan Slovenyaya - kadar diğer Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri gibi...Konferansta adaylığı olgunlaşmış ve üyeliği garantilemiş ülkelerin liderlerini veya temsilcilerini dinlerken aynı yolun yolcusu olan Türkiye ile bazı mukayeseler yapmamak mümkün değildi.Naklettikleri görüşler ve deneyimler, şunu gösteriyor: Bu ülkeler adaylıklarını koydukları andan itibaren, bunun uzun ve çetin bir yol olduğunu anladılar ve kendilerini ona göre hazırladılar. Bu yola bir Avrupa vizyonu ile ve heyecan duyarak çıktılar. Üyeliğin, ülke çıkarları için çok yararlı olacağı inancı ile, gereken fedakârlıkları yapmayı göze aldılar. Belirli bir takvim içinde, uyum sağlayacak reformları, değişiklikleri hızla gerçekleştirdiler...Ve şimdi, AB Komisyonu üyesi Graham Averynin toplantıda belirttiği gibi, "tüm icapları yerine getirdiği tespit edilen" ülkeler, ABnin genişleme sürecinin ilk sırasında yer alıyor...***SLOVENYA, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya bunların başında bulunuyor.Konferansta bu ülkelerin üst düzey yetkililerinin verdiği bilgiler, yoğun hazırlıklar sonunda bugün ABnin ekonomik ve siyasal kriterlerinin hemen hepsi veya çoğu ile uyum halinde olduklarını gösteriyor.Örneğin Slovenya şimdiye kadar 27 "bölümü" (chapter) tamamlamış durumda. Şimdi de üç alanda hazırlıklarını bitirmeye çalışıyor: Tarım, bölgesel yönetim ve finans... Kopenhag (siyasal) kriterleri ise, daha üyelik müzakereleri başlarken yerine getirilmiş. Diğer Orta Avrupa ülkeleri gibi...***KONFERANSTA bu ülke temsilcilerinin "neden AB" sorusunu yanıtlayan analizleri de çok ilginç. Özetlersek, vurguladıkları başlıca faktörler şunlar: AB üyeliği Avrupa ile siyasal ve ekonomik bütünleşmeyi kolaylaştıracak. Bu, demokrasinin kökleşmesine ve ekonominin gelişmesine yardımcı olacak... Ayrıca ABnin içinde olmak, ülkenin daha güvenli hale gelmesine, eski sürtüşmelerin geride bırakılmasına yol açacak...Diğer ilginç bir nokta da, konferansta Bosna - Hersek, Hırvatistan ve hatta Karadağ liderlerinin de, aday olmak için can attıklarını belirten konuşmalarında AByi "tüm dertlerine deva" olarak görmeleridir. Örneğin Bosna - Hersek Başkanlık Konseyi üyesi Zivko Radisiçe göre, AB üyeliği gerçekleşirse, eski etnik sürtüşmeler ve düşmanlıklar AB içinde eriyecektir... Veya Karadağ Başkanı Milo Djukanoviçin deyişi ile Balkan halkları için de AB artık bir "illüzyon" değil, ciddi bir "vizyon"dur...Yukarıda Türkiye de "aynı yolun yolcusu" dedik. Bu yolda epey mesafe kat eden diğer adayların deneyimlerini incelemekte büyük yarar var. TESEVin geçen cuma günü İstanbulda düzenlediği "AB Genişleme Sürecinde Aday Ülkeler" başlıklı uluslararası seminer bu yönde atılmış bir adım sayılır.. skohen@milliyet.com.tr Bundan dokuz yıl önce Çekoslovakyayı oluşturan Çekler ile Slovaklar, ayrılmaya karar verdiklerinde, Pragdaki bir gazetede anlamlı bir karikatür çıkmıştı. Bu karikatürde Çek ulusunun temsilcisi, Slovak meslektaşına "merak etme, nasıl olsa Avrupa Birliğinde gene bir araya geleceğiz" diyordu...