Sami KOHEN
EN iyi çare diplomasi mi, askeri harekat mı?
Irak krizinde esas soru budur ve bunun tek bir yanıtı yoktur.
ABD çarenin - en iyisi olmasa bile - Irak'ı vurmak olduğu kanısında. Saddam'ın ayak oyunlarından bıkan Washington, Irak'ın elindeki toplu imha silahlarının kaldırılması için, askeri bir operasyondan başka yol olmadığını savunuyor. ABD, diplomasiye tanıdığı "son şans"ın da sonuç vermemesi halinde, gerekirse tek başına, Irak'ı bombalamaya kararlı...
ABD - ve İngiltere - dışında, pek çok ülke askeri müdahalenin iyi bir seçenek olmadığı, diplomatik çabaları sürdürmekten başka çare bulunmadığı görüşünde. Aslında bunlar da ikiye ayrılıyor: Bazısı (Rusya gibi) Irak'a karşı ne olursa olsun, hiçbir şekilde kuvvet kullanılmamasını ve Saddam ile bir uzlaşmaya gidilmesini istiyor. Bazısı da, diplomatik yolların zorlanması gerektiğini, ancak bir yere varılmazsa son çare olarak askeri müdahaleye başvurulabileceğini düşünüyor. Fransa dahil, birçok Batılı ülke şimdi bu noktaya gelmiş görünüyor.
Arap dünyasının ilke olarak ortaya koyduğu tavır, krizin diplomasi yolu ile çözümlenmesi yönündedir. Arap ülkelerinin çoğu (Mısır ve Suudi Arabistan gibi) resmi beyanlarında ABD'nin Irak'ı vurmasına karşı olduklarını da vurguluyor. Körfez ülkeleri dahi, eğer askeri bir müdahale olacaksa, kendilerinin buna bulaşmak istemediklerini açıkça söylüyor...
* * *
KISACASI, diplomasi mi, askeri harekat mı denkleminde, ağırlık siyasal çözümden (ve savaşı önlemekten) yana...
Ne var ki bu, uluslararası camianın büyük kesiminin - ve özellikle bölge ülkelerinin - Irak krizinin nedenleri ve Saddam rejiminin politikası hakkındaki duyguların ve düşüncelerin gözardı edilmesine yol açmamalı.
Gerçek şudur ki, ABD'nin askeri müdahalede bulunmasını arzulamadığını beyan eden pek çok ülke, Saddam'ın davranışlarından ve özellikle Irak'ın kimyasal ve bakteriolojik silahlara, füzelere ve diğer dehşet silahlarına sahip olmasından fevkalade rahatsız. Bunu bölgedeki birçok Arap ülkesi de, İran da (ve bu arada Türkiye de) kendi güvenlikleri için ciddi bir tehlike olarak görüyor.
Bu ülkelerin arzusu Saddam'ın meydan okuma politikasını terkederek, BM kararlarının gereğini yerine getirmesi ve böylece bu tehlikenin kontrol altına alınmasıdır.
Kuşkusuz en iyi yol, diplomasidir. Ancak Saddam'ın tavrını değiştirmemesi halinde, Irak'ın bir silah deposu haline gelmesi, bölge için ve özellikle bu ülkeler için potansiyel bir tehlike olarak kalmayacak mı? Kuveyt'ten Mısır'a, Suudi Arabistan'dan İran'a kadar bölge ülkeleri, resmi beyanlarında buna açıkça değinmiyorlar, ama özel konuşmalarda (ve bazan basın yazılarında) bu konudaki kaygılarını da gizlemiyorlar.
Bu bakımdan "birileri" bu silahları - ve hatta Saddam rejimini - saf dışı etmeyi başarırsa, pek çok ülke buna sevinecektir... Bu resmen ifade edilmese de, gerçek budur...
* * *
EĞER önümüzdeki birkaç gün içinde Türkiye dahil, çeşitli ülkelerin diplomatik girişimleri sonuç vermezse, ABD'nin askeri opsiyona başvuracağı kesin.
Böyle bir operasyon Irak'ın toplu imha silahlarını tümü ile saf dışı eder mi? Saddam'ı yola getirir mi? Bağdat'ın politikasını değiştirmesini sağlar mı? Yedi yıllık "Irak sorunu"nu halleder mi?..
Daha önceki ABD müdahaleleri hatırlandığında Amerikan bombardımanının köklü çözümü getiremeyeceği sonucunu çıkarmak mümkün.
Ne var ki, yukarda da belirttiğimiz gibi, bu Saddam'ın yanlış yolda olduğu, yaptıklarının kriz üstüne kriz yarattığı ve bunun öncelikle kendi halkına büyük zarar verdiği gerçeğini unutturmamalıdır.
Eğer Saddam ülkenin potansiyelini ve halkının enerjisini dünyaya meydan okumak, dehşet silahları üretmek için değil de, uluslararası camiada yerini alarak, milletinin refahı için kullansaydı, bu duruma gelinmezdi.
Ve herhalde Saddam totaliter bir düzen kurmasaydı, bunu ülkesinde ifade edecek çok kimse çıkar, ona göre politikalar oluşturulurdu.
Demokrasi olmayınca böyle oluyor işte...
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr