Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in DSP’den ve bakanlık görevinden istifa etmesi, Türk siyaseti için bir kazanç, ama Türk diplomasisi için ise bir kayıp...
Diğer bir deyişle Cem’in iç politikada yeni bir oluşumun başını çekmesi, Türkiye’nin halen içinde bulunduğu kriz ortamında yeni bir umut oluşturuyor. Buna karşılık 5 yıldan beri yürüttüğü bakanlık görevinden ayrılması, dış politikada enerjik kararların ve girişimlerin çok zorunlu olduğu bir dönemde, doldurulması zor bir boşluk yaratıyor.
***
GERÇEKTEN İsmail Cem Türk diplomasisinin başı olarak birçok başarıya imza atmıştır. Yunan meslektaşı Yorgo Papandreu ile birlikte gerçekleştirdiği Ankara - Atina yakınlaşması, bu başarıların başında geliyor. Cem, Türkiye’nin AB ile bütünleşme politikasının mimarlarından biri olarak, ikili ve çok yanlı sayısız temaslarında, Avrupalılar tarafından da takdir edilen bir performans göstermiştir. Cem’in Türk dış politikasına getirmeye çalıştığı yeniliklerden biri de, Asya’dan Kara Afrika’ya ve Latin Amerika’ya kadar uzanan bir coğrafyada, çok yanlı, çok boyutlu ilişkilerdir. Nihayet Cem, Türkiye’nin bölgesel bir rol oynamasını sağlamış, Balkanlar’da, Kafkasya’da ve hele Ortadoğu’da (örneğin İsrail - Filistin anlaşmazlığında ve Türk - Ermeni ilişkilerinde) inisiyatifi ele almış ve yapıcı misyonlar üstlenmiştir.
Cem’in - ve bakanlığının - çabalarına rağmen, çözümlenemeyen sorunlar da var tabii. Örneğin Kıbrıs meselesinde - belki de hassas siyasal dengeler nedeni ile - çözümü kolaylaştıracak yeni stratejiler geliştirilemedi. Son haftalarda - gene iç politika faktörlerinden ötürü - AB ile ilintili reformlar konusunda daha enerjik adımlar atılamadı...
Kuşkusuz bu konulardaki tıkanıklığın veya yetersizliğin sorumluluğunu Cem’e yüklemek haksızlık olur. Gerçek şudur ki İsmail Cem son dönemde Türkiye’nin en başarılı Dışişleri bakanlarından biri olarak tarihe geçecektir. Buna ayrıca "en sevilen bakanlardan biri" ibaresini de ekleyebiliriz. Dün istifasından sonra bir yabancı diplomat "onun boşluğunu duyacağız ve onu arayacağız" diyordu...
***
SON günlerde hep belirttiğimiz gibi, Ankara’daki siyasal fırtınanın, tam da dış politikada ivedilikle önemli kararların alınması ve enerjik adımların atılması gereken kritik bir zamana rastlaması bir talihsizlik. Açıkçası Cem’in istifası buna tuz - biber ekiyor!
AB, Kıbrıs, Irak, vs. gibi sorunlar üzerinde Türkiye’nin önümüzdeki günlerde ve haftalarda nasıl bir yol izleyeceği, şimdi dış merkezlerde sadece merak değil, kaygı kaynağı da olmaya başladı.
Kaygının nedeni, şu: Eğer Ecevit hükümeti, bugünkü şekli ile devam edecekse, örneğin AB ve Kıbrıs konusunda Ankara’dan beklenen "olumlu adımlar" açıkçası pek beklenmiyor. Hele "şahin" olarak bilinen Şükrü Sina Gürel’in başbakan yardımcılığına getirilmesinden sonra...
Tabii şimdi dış dünya Cem’in yerine kimin atanacağını ve çeşitli eğilimlere sahip olan bugünkü koalisyonun nasıl bir dış politika izleyeceğini soruyor. Tıpkı, Devlet Bakanı Kemal Derviş’in istifa haberleri ile ortaya çıkan durum hakkında sorduğu gibi...