Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       DURUM açık: Türkiye'nin dış politikada dertleri çok. Sadece yakın komşuları ile değil, müttefikleri ile, dostları ile pek çok sorunu, pek çok sıkıntısı var...
Dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, bu meselelerin bir kısmı, direkt ikili uyuşmazlıklardan ve çıkar çatışmasından kaynaklanıyor. Bir kısmı ise, Türkiye aleyhindeki dolaylı etkenlerin sonucu. Nihayet bir kısmının nedeni de Ankara'nın hatalı politikaları...
Diplomasinin başlıca amacı, anlaşmazlılara çözüm bulmak, krizlerin tırmanmasını önlemek, daha uzun vadede de sürtüşmeleri işbirliğine, düşmanlıkları dostluğa dönüştürmektir.
Birkaç cephede birden mücadele vermek zorunda kalan Türk diplomasisinin bu bağlamda misyonu gerçekten çok zor.
Ama ne kadar zor olursa olsun, misyonu da bu... Yani amacı, karşılaşılan sıkıntıları atlatmak, ülkenin dış ilişkilerini düzlüğe çıkarmak ve milleti rahatlatmaktır...
* * *
BUNU sağlamak için ne yapmalı? Veya önce, ne yapmamalı?
* Duygusal tepkiler göstermemeli... Türkiye'ye karşı alınan kararlar veya tavırlar, öfke, hatta nefret uyandıracak nitelikte olabilir. Bu duyguları lisanı münasip ile ifade etmek doğal ve de gerekli. Ancak bunun ölçüsünü kaçırmamalı. Çünkü o takdirde, gösterilen tepki geri teper ve sonuç vermez...
* Herkesi düşman saymamalı... Ülkemizde son zamanlarda nerede ise tüm dünyanın Türkleri sevmediği, Türkiye'ye karşı olduğu gibi bir kanı yerleşiyor. Gerçi menfaat sürtüşmeleri ve bazı hasım güçlerin faaliyeti yüzünden zaman zaman bazı ülkelerden nahoş sesler geliyor. Ancak bu davranışların nedenlerini, pratikteki değerini ve etkilerini iyi değerlendirmek gerek. Bu yapılmadan "falan ülke de düşmanlarımızın safına geçti" sonucunu çıkarmak, olsa olsa böyle bir sonucu arzu edenlerin işine yarar...
* Olmayacak misillemelerden söz etmemeli... Geçenlerde Almanya'nın, şimdi de Fransa'nın tutumu üzerine, Türkiye'nin ekonomik ve ticari boykot ilan etmesi gereğini savunanlar var. Bunun karşı tarafı, tavrını değiştirmeye zorlayacak boyutta olması - hatta tam olarak uygulanabilmesi - olasılığı zayıf. Üstelik, bundan Türkiye'nin göreceği zararı da soğukkanlılıkla hesaplamak lazım. Sıkı ilişkilerimiz olan ülkelere karşı böyle bir hareket başlatırsak, Türkiye'nin siyasal olduğu kadar, ekonomik alanda (yatırımlar, finansal destek dahil) yalnızlaşması tehlikesi de artabilir...
* Rekabeti düşmanlık saymamalı... Türkiye küreselleşmenin ana kurallarını benimsemek durumundadır. Türkiye geliştikçe ve dünyaya açıldıkça, elbet karşısında birçok ülkeleri bulacaktır. Bunlar düşman değil, rakip ülkelerdir. Örneğin, Orta Asya'ya kadar uzanmak isteyen, petrol boru hattı ile yakından ilgilenen (başta Rusya olmak üzere) ülkeler gibi...
* * *
NE yapmak gerektiğine gelince:
* Çözüm için aktif davranmalı... Kuşkusuz Türkiye'nin karşılaştığı birçok meselenin halli sadece kendi çabasına bağlı değil. Çözüm karşı tarafın tutumuna da bağlı. Ancak Türkiye reaktif değil, aktif - ve de kreatif - davranmalı. Çözümsüzlüğün hesabı iyi çıkarılmalı ve bunun her durumda en iyi çözüm olmadığı da dikkate alınmalı...
* Diyalog kurulmalı veya sürdürülmeli... İlk bakışta temasları kesmek taktik bir başarı olarak görünse dahi, bu şekilde bir sonuca varılamayacağı (özellikle AB ile ilişkiler konusunda) açıktır...
* Güven ortamı yaratılmalı... Sorunların çözümlenemediği hallerde halklar arasında temaslar yoğunlaştırılarak, gerginlik azaltılabilir. Hükümet özel kuruluşların bu tür güven artırıcı önlemler almasını teşvik edebilir...
* Tanıtmaya ağırlık vermeli... Türkiye'nin derdini dış dünyaya anlatamaması, eski bir dert! Oysa dış ilişkilerimiz Batı'da birtakım lobilerin kampanyaları yüzünden bozuluyor. Artık bu konuyu ciddi olarak ele alıp bir tanıtma seferberliği ilan etmek gerekiyor.
* İç işlere çekidüzen vermeli... Demokrasi ve insan hakları konusu dış ilişkilerde etkenlerden biri. Bu alanda gerçek bir ilerlemeye ihtiyaç var...
Sonuç: Dış ilişkilerde karşılaşılan sıkıntıların giderilmesi için yapılması ve yapılmaması gereken çok şey var. Ancak gene de bilelim ki, bu dertler ve sıkıntılar daha uzun zaman devam edecektir. Dolayısı ile, milletçe bu sorunlarla birlikte yaşamaya alışmalıyız... Öfkeye, umutsuzluğa da kapılmamalıyız...


Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr