Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


BOSTON


İNSAN hakları, dış politikada ne ölçüde belirleyici bir faktör olmalı? Demokrasiler, insan haklarını çiğneyen ülkeleri yola getirmeye öncelik mi vermeli, yoksa onlarla ilişkilere, çıkarlarına uygun şekilde devam mı etmeli? Bu bağlamda 21. yüzyılda nasıl bir politika geliştirmeli?..
Bu sorular, halen Boston'da yapılmakta olan Uluslararası Basın Enstitüsü IPI'nın yıllık konferansında hararetli tartışmalara konu oldu.
Panelin yıldızı, eski ABD Dışişleri Bakanı Dr. Henry Kissinger idi. Diğer önemli isimler arasında Avrupa Konseyi Genel Seketeri Walter Schwimmer, Avrupa Parlamentosu'nun renkli siması Emma Bonino, Avrupa Komisyonu üyesi Christopher Patten ve Singapur'un BM temsilcisi Kishore Mahbubeni yer alıyordu.
* * *
AKADEMİK düzeyde yapılan bu tartışma, insan hakları ile dış politika arasındaki ilinti konusunda, uluslararası camiada mevcut ciddi görüş ayrılıklarını ortaya koydu.
Gerçekten, demokratik ülkeler - ve özellikle ABD ve Batı Avrupa - dış politikalarında insan hakları faktörüne ne kadar yer vermeleri gerektiğini pek kestiremiyorlar. Konferansta ortaya atılan görüşler, birbirine karşıt iki "ekol"ün varlığını açıkça gözlerin önüne serdi: Biri "Reel politik" yani gerçekçi politika yanlısı ekol. Diğeri ise, kendilerini "ideal politik" taraftarı ilan edenlerin ekolü...
Dr. Kissinger'ın "Reel politik" ekolünün hararetli savunucusu. Konferansta enerjik şekilde belirttiği görüşler, özetle şöyle:
"Çözümlerin ideal veya mükemmel olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Bugün insan hakları aktivistlerinin hareket tarzı, vaktiyle Haçlıların, Nazilerin, Komünistlerin kendi ideolojilerini kabul ettirmek için yaptıklarını anımsatıyor. Bu çevreler, tarihi ve stratejik mülahazaları hiçe sayıyorlar... Doğru, bugün dünyanın birçok yerinde insan hakları ihlal ediliyor. Buna karşı bir tavır almak ve demokrasiyi savunmak mümkün. Ama bunu kendi ölçülerimize göre zorla kabul ettirmeye kalkışmak çok yanlış olur. Bir kere, bunu yapmak (örneğin Rusya'ya ve Çin'e karşı) bizlere çok pahalıya mal olabilir. Bu ülkelerde ve bölgelerde etkinliğimizi büsbütün kaybederiz. Kaldı ki, bu ülkelerle kurulacak ilişkiler ve bunun yanı sıra teknolojideki büyük devrim (internet gibi) onları dünyaya ve savunduğumuz insan hakları, demokrasi gibi değerlere açılmaya sevkedecektir.
Bu olay, evrim yolu ile zaten olacaktır.
Ama bu ülkelere de zaman tanımak lazım. Unutmayalım ki Batı'da demokrasinin yerleşmesi dört yüz yıl almıştır"...
* * *
EMMA Bonino'nun - ve diğer panelistlerin - savunduğu görüşü de şöyle özetleyebiliriz:
"Günümüzde insan haklarını dış politikada temel bir faktör haline getirmek hem manevi, hem maddi bir zorunluktur. Şimdiye kadar 181 ülke, İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalamıştır. Bu anlaşmaya uyulmasını sağlamak görevimizdir. Bu normal bir sorumluluk olduğu kadar, çıkarlarımızın da gereğidir. Gerçek dostluklar ancak böyle kurulabilir... Ülkeler diktatörlerden kurtulduğu ve demokratik sistemi benimsediği oranda, çatışmalar, savaşlar, etnik temizlik kampanyaları son bulacaktır! Uzakdoğu'da Güney Kore, Endonezya, Malezya gibi ülkelerde ekonomik krizler, demokratik reformlar yapılmadan kalkınmanın tam gerçekleşemeyeceğini ortaya koydu... Demokrasiler, sırf çıkarları uğruna, insan haklarını feda etmemelidir. Bazen uygulanan baskılar sonuç verebilir (Hırvatistan misali); bazen bu çabalar başarısız kalabilir (Miloseviç'e karşı olduğu gibi)... Ama en azından, insan haklarına öncelik vermek sureti ile bu çabaları sürdürmek gerekiyor"...
* * *
BU tartışma açıkça gösterdi ki, uluslararası ilişkilerde, insan hakları ve demokrasi faktörüne nasıl bir yer (ve önem) verilmesi gerektiği konusunda bir görüşbirliği yok. Çeşitli ülkelere karşı, farklı tavırların alınması, diğer bir deyişle "çifte standard"ın uygulanması da bu yüzdendir.
Gerçek şudur ki, günümüzde, dış politikaların belirlenmesinde esas etken, çıkarlardır. Bunun adı "reel politik" oluyor! İnsan hakları konusunda çok hassas olan çevrelerin çabaları zaman zaman, bir "ideal" boyutunu eklese bile, uluslararası ilişkilerde çıkarlara öncelik veren "realist" düşünce, esas belirleyici faktör olmaya devam ediyor...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr