Büyük Millet Meclisi’nin önceki günkü kararı ile "seçim sathı maili"ne giren Türkiye’nin önünde şimdi 95 kritik gün - veya kritik üç ay - var.
Gerçekten ülke, dış politika dahil, çeşitli alanlarda önemli gelişmelerin beklendiği bir dönemde seçime gidiyor.
Vatandaşın sandık başına gideceği 3 Kasım’a kadar, seçim atmosferi içinde, işleri sürdürmek, zor kararlar almak, koalisyon hükümetine düşecek.
Eskiden, Türkiye’deki seçim kampanyalarında dış politika konuları gündeme pek gelmezdi. Meclis’e girmek için yarışan partilerin ve adayların, daha çok günlük yaşamı etkileyen ekonomik ve sosyal meseleleri ele alması ve tartışması doğal. Ama bu kez, Türkiye’nin önünde, kesin tavır veya karar alınmasını gerektiren ivedi bazı dış konular var. Bu nedenle seçim gününe kadar uzanan üç aylık dönem, oldukça kritik...
* * *
ŞİMDİDEN seçim kampanyası sırasında ağırlığını hissettirecek üç önemli konu görünüyor.
Birincisi AB ile ilgili gelişmelerdir. Türkiye "AB yasaları" diye adlandırılan yasal düzenlemeler alanında ne yapacaksa, ancak Meclis’in şimdiki olağanüstü toplantısı sırasında yapacak. Yoksa bu çalışmalar Meclis’in dağılması nedeni ile, kesilecek.
Seçim kampanyası sırasında AB cephesinde de Türkiye’nin üyelik perspektifi ile ilgili çok önemli gelişmeler olacak. Ekim ayında İlerleme Raporu çıkacak. Aralık ayında da Kopenhag zirvesinde Türkiye’ye müzakere tarihi verilip verilmeyeceği kararlaştırılacak.
Kuşkusuz Meclis’in "AB paketi"ni onaylaması, AB’nin alacağı karar üzerinde olumlu bir etki yapacak. Ama AB Komisyonu’nun ve Konseyi’nin, kararını belirlerken Türkiye’deki uygulamaları da dikkate alacağını unutmayalım. Yani bu üç aylık dönemde, Türkiye’nin özellikle yanlış mesajlar verecek uygulamalardan (örneğin kitap toplama, gazete kapatma gibi) çekinmesi gerekiyor...
* * *
SEÇİM kampanyası sırasında dış politika aktüalitesine hâkim olacak diğer bir konu da Kıbrıs’tır.
Şimdi ara verilen Denktaş - Klerides görüşmeleri iki hafta sonra yeniden başlayacak. Bu arada AB’nin (bu kez Parlamentosu ile de) ve BM Genel Sekreteri’nin daha aktif olarak devreye girmeye hazırlandığı görülüyor. AB’nin Kıbrıs’ın üyeliği ile ilgili kararını Kopenhag zirvesinde kesinleştirmesi söz konusu. Bu nedenle AB mutlaka en geç kasıma kadar müzakerelerden bir sonuç çıkmasını istiyor. Bu da, Türkiye’deki seçim dönemine rastlıyor. Hükümetin Denktaş ile birlikte bu konuda alacağı karar, Kıbrıs’ın geleceği açısından olduğu kadar, Türkiye’nin AB ile ilişkileri bakımından da büyük önem taşıyacak...
Nihayet gene seçim kampanyası sırasında Ecevit koalisyonunun karşılaşacağı ivedi bir dış politika konusu da Irak ile ilgili. ABD’nin Irak’a karşı askeri harekete girişmek konusundaki kararlılığı açık. Ancak zamanı belli değil. Eğer operasyon tarihi seçim dönemine rastlarsa, hükümet bazı zor kararlar almak durumunda kalacak. Ve herhalde bu konu kampanyada da ön plana geçecek...
* * *
DİLERİZ seçim kampanyasının heyecanı veya diğer bir deyişle siyasi hesaplar, bu konuların yakından, fakat soğukkanlılıkla izlenmesine ve akılcı kararların alınmasına engel olmaz.
Yeni kritik dönemde ihtiyaç duyulan şey politikacıların popülist nutuklar atmak yerine, yapıcı fikirler, öneriler ortaya koymalarıdır. Seçmenin beklediği de budur.