Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Karadağlıların bağımsızlık tutkusu yeni değil. On dokuzuncu yüzyılda bir ara bağımsız yaşadılar da. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Karadağlılar bağımsızlıklarını kaybettiler, ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Mareşal Tito'nun kurduğu Yugoslavya Federal Cumhuriyeti içinde geniş bir özerkliğe kavuştular...1990'ların başında Yugoslavya'yı oluşturan federe bölgeler peş peşe bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bunlardan Bosna-Hersek ve Hırvatistan'ın Belgrad yönetiminden ayrılması kanlı bir şekilde (etnik temizlik ve çatışmayla) gerçekleşti.Karadağlılar daha o zaman bağımsızlık istediklerini ilan ettiler. Ancak Belgrad'ın baskısı buna imkân vermedi. Sonunda Sırplar (özellikle AB'nin de devreye girmesiyle) Karadağ'da gevşek bir federal sistemin kurulmasına razı oldular. Varılan anlaşma, 3 yıllık bir geçiş döneminden sonra bağımsızlık üzerinde referandumun yapılmasını da öngördü.Sonuçta halkın yüzde 55.5'i "evet" deyince, Karadağ'ın Sırbistan'dan "boşanması" ve bağımsızlığına kavuşması gerçekleşmiş oldu... KARADAĞ, medeni tarzda bir "boşanma" örneği verdi... Yugoslavya'nın Adriyatik sahillerindeki bu ufak bölgede halk, demokratik ve barışçıl yoldan Sırbistan'dan ayrılmaya ve bağımsızlığını ilan etmeye karar verdi. Karadağ örneğinden çıkarılacak anlamlı sonuçlar var: Farklı ulusal kimliğe sahip, bağımsız yaşamak isteyen toplumların merkezi bir idare altında bir arada yaşaması her zaman her yerde mümkün olmuyor. SSCB gibi Yugoslavya'nın dağılması, bunun en canlı örnekleri. Diğer bir "boşanma" örneği de Çeklerle Slovakların anlaşarak ayrılıp bağımsızlıklarını ilan etmeleridir... Avrupa'da şimdi bu kervana en en son katılanlar, Karadağlılar. Onlar da sandık başına giderek Belgrad'ın yönetiminden ayrıldılar. Sovyetler Birliği'nde ve Yugoslavya Federasyonu'nda bağımsızlık isteği daha çok farklı etnik, ulusal ve dinsel gruplardan gelmiştir. Bunun çeşitli tarihi ve siyasi nedenleri var tabii... Ancak Karadağ örneğinde halkın büyük kısmı -ister Sırp, ister Karadağlı olsun- Hıristiyan Ortodokstur. Karadağlılar (özellikle Tito rejimi döneminde) Sırplarla birçok şekilde (ortak evlilikler dahil) kaynaşmışlardır. Buna rağmen Karadağlıların ulusal duyguları ve bilinci her zaman güçlü olmuştur. Karadağ'ın nüfusu 650 binden ibaret. Bu kadar ufak bir nüfusla "devlet" olunabilir mi veya bu devlet yaşamını sürdürebilir mi? Halen dünyada nüfusu bundan az olan devletler bile var. Avrupa'da Lüksemburg, Malta gibi... Dolayısıyla bir turizm cenneti olan Karadağ'ın da bağımsız devlet olarak yaşaması, BM'de yer alması pekâlâ mümkün. Karadağlıların en büyük arzusu AB'ye üye olmaktır. Her ne kadar kendini "genişleme yorgunu" hisseden AB, kapılarını yeni devletlere açmak istemiyorsa da, bu "minik devleti hazmetmek bir sorun değil" diye düşünenler de çok. Hatta bazı yetkililere göre Karadağ 5-6 yıl içinde üye olabilir... Neden bağımsızlık? Bu olay bize ister istemez Kıbrıs'ı çağrıştırıyor.Eğer Rumlar da son kamuoyu araştırmalarının ve seçimlerin gösterdiği gibi, artık Türklerle birlikte yaşamayacaklarını düşünüyorlarsa ve fiili bölünme devam edecekse, bunun Karadağ (veya Çekoslovakya) tipi bir "boşanma"ya yol açması mümkün değil mi? Adayı kendi hâkimiyetinde birleştirmeyi uman Papadopulos, buna yanaşmaz tabii. Karadağ için de Belgrad'daki yöneticiler başta herhangi bir ayrılma istemiyorlardı. Şimdi Karadağ'ın bağımsızlığını kutlayan AB acaba bu konuda ne der?.. skohen@milliyet.com.tr Ya Kıbrıs?..