Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

KIBRIS'ta son gelişmelerden sonra bir yol ayırımına gelindi. Rum tarafı AB üyeliği, KKTC de Türkiye ile bütünleşme yönündeki seçimini yaptı.
Kıbrıs Türk Yönetimi'nin, Ankara'nın aktif desteği ile seçtiği yol, nereye götürecek? Esas varılmak istenen nokta nedir? Bunun gerçekleşmesi mümkün mü? Ayrıca en iyi yol bu mu?..
Öylesine önemli bir kararın, enine boyuna tartışılması gerekir. KKTC'de bu, bir ölçüde yapılıyor. Türkiye'de ise bir suskunluk var. KKTC'deki partilerin aksine, bizde bu konuda görüş ifade eden, farklı düşünüyorsa bunu açıklayan parti yok.
Dikkatlerin tamamen iç konular üzerinde toplanması ve iç politika hesapları, bu suskunluğun sebebi olmamalı doğrusu...
* * *
KKTC Yönetimi ile Türk hükümetinin (özellikle AB'nin davranışına tepki olarak) oluşturduğu yeni stratejinin üç önemli unsuru var:
1) Ada'da iki egemen devlet vardır ve bunun varlığı tanınmalıdır. Dolayısı ile, "toplumlararası" görüşmelerin eski şekli ile devamı söz konusu olamaz. Görüşmeler, "devletlerarası" esasına göre yapılmalıdır.
2) İki kesimli federasyonu öngören çözüm şekli de artık geçerli değildir. Çözüm iki egemen devletin yan yana yaşamasıdır. İlerde şartlar müsait olursa bu iki devlet arasında gevşek bir federasyon kurulabilir.
3) KKTC, Güney Kıbrıs'ın AB ve Yunanistan ile bütünleşmesine karşılık, Türkiye ile bütünleşecek, hatta onunla bir federasyon dahi kuracaktır...
* * *
ŞİMDİ bu stratejinin ne ölçüde gerçekleşebileceğini ve ne gibi sonuçlara yol açabileceğini inceleyelim.
* KKTC'nin devlet olarak tanınması ihtimali çok zayıf. O halde, "toplumlararası" müzakerelerin yerini "devletlerarası" görüşmelerin alması söz konusu olamaz. Bunu BM asla kabul etmez.
Bu nedenle Türk tarafı son günlerde şöyle bir formül öneriyor: "Görüşmeler yeniden başlayacaksa, önceden KKTC'nin hukuken tanınması gibi bir şart koşmayacağız. Onun yerine, Türk tarafının ayrı ve egemen varlığının esas alınmasını talep edeceğiz" (Bunun İngilizcede ifadesi, "recognition" yerine "acknowledgement" şeklindedir)...
Bu mümkün mü? Açıkçası şu anda öyle görünmüyor. Belki BM ve ABD diplomasisi, sonunda bir formül bulur. Ama bu da, görüşmelere istenilen "devletlerarası" niteliği vermez...
* Diyelim ki, iki tarafın kabulleneceği bir formül ile, görüşmeler yeniden başlıyor. Peki, ne görüşülecek? Türk tarafına göre eski parametreler yok, federal sistem ("Gali Fikirler Dizisi"nin öngördüğü çözüm şekli dahil) artık tartışılamaz. Oysa BM, müzakerelerin "bırakıldığı yerden devam etmesi" gerektiğine inanıyor...
Denktaş'a göre görüşmeler yapılacaksa, esas konu, iki ayrı devletin yan yana nasıl yaşayacağına ilişkin sorunlar (hudutlar, güvenlik, mülkiyet, gibi) olmalı. Eğer güven ortamı yaratılabilirse, ilerde iki devlet arasında gevşek bir federal sistemin nasıl kurulacağı görüşülebilir...
Ne var ki, uluslararası camianın federal çözüm formülünü terketmesi söz konusu değil. ABD dahil, herkes bunun üzerindeki ısrarını sürdürüyor. KKTC'de muhalefet de federasyon fikrinden vazgeçilmemesini, bundan Türk toplumunun zarar göreceğini savunuyor.
* Türkiye ile bütünleşmeye gelince; aslında KKTC ile TC arasında çok sıkı bağların zaten kurulmuş olduğu, bundan sonraki adımların ise Kuzey Kıbrıs'ı Ankara'ya büsbütün bağlayacağı açık. Esas tartışma konusu da budur. Bunun sağlayacağı düşünülen avantajlarının yanı sıra, gerek Türkiye, gerekse KKTC için yaratacağı sakıncaları iyi düşünmek lazım. KKTC'de muhalefet bunu her alanda Türkiye'ye bağımlılık olarak görüyor, sonuçta Kıbrıs kökenli Türk göçünün hızlanacağını ve demografik yapının büsbütün değişeceğini belirtiyor... Stratejik bakımdan, kesinleşen taksim, Türkiye ile Yunan askeri varlığını, adada karşı karşıya getirecek. Yani Türkiye'nin Yunanlılarla bir de "güneyden yeni bir sınır"ı olacak... Diplomatik alanda da, bu durum uluslararası camianın (BM'den ABD'ye kadar) tepkilerine - ve hatta Türkiye'ye karşı açık tavır almalarına - yol açacak...
Denilebilir ki, Türkiye ve KKTC bunlara karşı direnmesini bilecek ve yılmadan yoluna devam edecektir.
Ancak, bu yoldaki engelleri ve tehlikeleri de şimdiden görmek ve bunun nerelere götürebileceğini ona göre değerlendirmek gerek...


Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr