İlk bakışta çocuklara sorulan "Anneni mi, babanı mı daha çok seversin?" cinsinden bir soru bu...Sorunun mantıklı yanıtı "ikisi de" şeklindedir.En iyisi, istikrar ile demokrasi arasında bir tercih yapma durumunda kalmamaktır.Demokrasiyi istikrarla birlikte yaşatan pek çok ülke var.Sorun, istikrarı otoriter sistemle sürdürmeye alışmış, siyasal özgürlükten nasibini -tam veya hiç- alamamış ülkeler için söz konusu.Bu ülkelerde ya despot rejimler istikrarı korumak adına değişimin ve özgürlüğün yolunu tıkıyorlar; veya buralarda bir şekilde demokrasi rüzgârları esiyorsa toplumsal sürtüşmelerin ve kargaşanın önüne geçilemiyor...* * *İSTİKRAR-demokrasi ilintisi, halen siyaset dünyasında çok tartışılan bir konu.Başkan George W. Bush'un demokrasi havariliğine soyunduğu günden beri de bu sorun Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya ve Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada, gündeme iyice oturmuş durumda.ABD liderinin "herkese demokrasi" doktrinini savunurken ve bu uğurda tek yanlı zorlayıcı eylemlere, hatta askeri operasyonlara girişirken, "ulvi idealler"in dışında bir takım "ulusal çıkar hesapları" ile hareket ettiği kuşkusuz.Bunun en canlı örneği Irak'tır. Bush yönetimi, başka başka gerekçeler öne sürerek giriştiği işgalin hedefinin şimdi "demokrasiyi kurmak" olduğunu öne sürüyor.Ne var ki, Saddam diktatörlüğünün devrilmesinden sonra Irak'ın ulusal ve toplumsal bünyesinde yer alan sarsıntılar, dışarıdan kabul ettirilmek istenen "demokratikleşme" sürecinde kanlı çatışmalar ve kaos için müsait bir ortam oluşturmuş bulunuyor. Yani bir bakıma Irak'ta olup bitenler karşısında, "sokaktaki adam" için "demokrasi mi, istikrar mı" sorusu, ikinci şık lehinde bir tercih nedeni oluyor...* * *DOĞU Avrupa ülkelerinde demokrasi, Sovyetler Birliği'nin dağılması ve komünizmin çökmesi sonunda; "yumuşak bir iniş" yapmıştır. Bu ülkeler demokratikleşme sürecini, istikrar içinde hızla gerçekleştirebilmiştir. Son dönemde dış etkenlerle beraber iç dinamiklerin harekete geçtiği Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkeler de demokrasi yolunu fazla bir sarsıntı geçirmeden açabilmişlerdir.Bu iş, farklı siyasal ve sosyal yapılara sahip Ortadoğu ülkelerinde öyle olamıyor. "Herkese demokrasi" fikrini savunanların, "herkesin" aynı olmadığını, farklı özelliklere sahip olanların aynı şablonu, benzer şartlar ve zamanlama içinde benimseyemeyeceğini anlamaları gerek...* * *DEMOKRASİNİN yerleşmesi arzulanan geniş coğrafyada, kolonyal dönemde çizilen sınırlar içinde "ulus-devlet" olarak varlık göstermeye çalışan ülkelerde, çeşitli etnik ve dinsel kesimler (ayrıca aşiretler) arasında hassas dengeler kurulmuştur.Çoğu zaman (Ortadoğu'da görüldüğü gibi) bu ülkelerde birlik ve istikrarı diktatörler veya otoriter rejimler sağlamıştır. Bazı hallerde yönetim azınlıktaki kesimin (Irak'ta Sünnilerin, Suriye'de Alevilerin) hâkimiyeti altında olmuştur. Şimdi Irak'ta serbest seçimler, çeşitli kesimlere kendi nüfus oranına göre "temsil" edilme olanağını veriyor. Bu, statükonun bozulmasına, eski dengelerin altüst olmasına yol açıyor. Sonuçta da sürtüşme ve kargaşa çıkıyor. İstikrar tehlikeye düşüyor...O halde istikrar için demokrasiden vaz mı geçmeli? Birinden veya her ikisinden yoksun olan ülkeler için özgürlük ile düzeni birlikte yaşatma şansı yok mu?Yanıtı yarınki yazıda... skohen@milliyet.com.tr İSTİKRAR mı, demokrasi mi?..