Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami Kohen

ERKEN seçim kararı verdiğine bin pişman olmuştur...
Giriştiği "siyasi baskın" harekatının, "siyasi harakiri" olduğunu şimdi anlamıştır...
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac 5 hafta önce erken seçim kararını verdiği zaman, hesabı şu idi: Merkez - sağ daha büyük bir çoğunlukla iktidara tekrar gelecek, böylece güven tazelemiş olacak ve pek popüler olmayan bazı ekonomik önlemleri de daha rahat alabilecekti...
Oysa sandıktan bunun tam aksi bir sonuç çıktı: Merkez sağ büyük bir darbe yedi ve çoğunluğunu - artıracak yerde - yitirdi. Buna karşılık, sosyalistler - ve de komünistler - büyük bir oy patlaması ile, iktidara gelmeye hak kazandılar.
Chirac'ın "baskın seçim" kumarı, tam bir fiyasko ve hüsranla son buldu.
Sağcı Fransız lideri, şimdi cumhurbaşkanı olarak, önümüzdeki 5 yıl, solcu bir hükümetle - Fransızların deyişiyle "cohabitation" ile - işleri yürütmek zorunda kalacak.
Rahatlık beklerken, seçmen oyu, "erken seçim oyunu"nu deneyen Chirac'ı ve iktidardaki merkez - sağı acı bir yenilgiye ve sıkıntıya mahkum etti...
* * *
BU nasıl oldu?
Basit:
Chirac - ve onun Başbakanı olan Alain Juppe - farkında değillerdi ama, Fransız halkı, merkez - sağ iktidardan hoşlanmıyordu artık... Yüzde 13'ü bulan işsizlik, artan vergiler, yolsuzluklar, pek çok Fransızın yönetime olan güvenini iyice sarsmıştı.
Seçimlerin birinci turu, bir "tepki oyu" olarak yorumlandı. İkinci tur ise, sadece merkez - sağa karşı reaksiyon değil, "sola yönelme" mesajını da vermiş oldu.
Evet, Fransa böylece, İngiltere'den sonra, "sola çark eden" bir Avrupa ülkesi durumunda. Bugün AB camiası içinde, Almanya ve İspanya dışında, tüm diğer üye ülkelerin başında Sosyal Demokrat ağırlıklı hükümetler bulunuyor.
Bu da çok anlamlı bir gelişme.
Kuşkusuz Avrupa sola yöneliyor derken, "sol"un yeni özelliklerini de görmek gerekiyor.
Avrupa'daki sol partiler kendilerini günün koşullarına göre yenilemiş ve bir bakıma merkeze daha yakınlaşmış bulunuyorlar.
Bu özellikle Sosyal Demokratlar için doğru olduğu gibi, daha radikal sol partiler - ve örneğin Fransız komünistleri - için de geçerlidir.
Bu nedenle Fransız seçmenleri 4 yıl önce iktidardan uzaklaştırdıkları sosyalistleri yeniden iktidara getirmekten çekinmediler. Hatta bir kısım seçmen, eski dogmatik görüşlerinden uzaklaşan komünistlerden de artık korkmadıklarını ortaya koydular...
* * *
FRANSIZLAR erken seçimlerde Chirac ve merkez sağı cezalandırdı, sosyalistleri - ve genelde solu - cesaretlendirdi.
Artık Lionel Jospin'in başbakanlığında sol iktidar, başkanlık sisteminin yürürlükte olduğu Fransa'da, sağcı Jacques Chirac ile birlikte işleri yürütecek.
Bu bir nevi koalisyon sayılır.
Tabii zorlukları var bu sistemin. Ama esas mesele, Jospin'in Fransa'yı bugünkü ekonomik ve sosyal sorunlarından nasıl kurtaracağı ve "AB yolu"ndan ülkeyi 21'inci yüzyıla nasıl taşıyacağıdır.
Jospin seçim kampanyasında birtakım vaatlerde bulundu. Örneğin her yıl 700 bin kişiye iş bulacağını söyledi. Bakalım bu sözünü yerine getirebilecek mi? AB içinde Alman meslektaşı Helmut Kohl ile ortaklığını ve "önemli rolünü" sürdürebilecek mi?..
TÜRKİYE açısından, Fransa'daki iktidar değişikliği, iyi gelişen ikili ilişkileri değiştirmeyecek. Fransız diplomatlarının deyişiyle bu ilişkiler "sağlam ve köklü bir devlet politikası" haline gelmiştir. Dolayısıyla sosyalistlerin yönetiminde de Fransa'nın Türkiye'ye verdiği önem ve (AB adaylığı konusunda ki) destek, devam edecektir.
Bu değerlendirmeye katılıyoruz. Yeter ki, "bizim cenahta" bir değişiklik ve sarsıntı olmasın...


Yazara Emails.kohen@milliyet.com.tr