Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Fransız seçimlerinin sonucu Fransa için ne kadar şok yaratan bir "siyasal deprem" sayılıyorsa, Avrupa için de ciddi kaygıya yol açan bir "kabus" oluşturuyor.
Jean - Marie Le Pen'in başkanlık seçimlerinin birinci turunda kaydettiği başarı, demokrasinin beşiği Fransa'da ırkçı, yabancı düşmanı, "faşizan" eğilimli aşırı sağın, ülkenin siyasal yaşamındaki tehlikeli "yükselişi"ni gözlerin önüne serdi.
Düşündürücü ve kaygı verici olan husus, bu tehlikenin Fransa'nın sınırlarını aşması ve tüm yaşlı kıtada yaygın hale gelmesidir.
Son zamanlarda Le Pen'in malum görüşlerini paylaşan aşırı sağcı partiler birçok Avrupa ülkesindeki seçimlerden kazançlı çıkmış ve hatta bazısında yönetime ortak olmuştur.
Halen bu ülkelerin listesinde Danimarka, Hollanda, Norveç, İsviçre, Portekiz, İtalya ve Avusturya yer alıyor.
Bu çerçeve içinde Fransa'daki olay, bütün Avrupa'nın siyasal manzarasını karartıyor.
* * *
LE Pen'in seçimlerin ilk turunda sosyalist aday Lionel Jospin'in önüne geçerek, rakibi Jacques Chirac ile finale kalması, büyük sürpriz oldu.
73 yaşındaki Le Pen'in başarısının sırrını birkaç noktada toplamak mümkün: 1) Statükoya, siyasal sınıflara karşı çıktı ve "değişim" vaat etti. 2) Suç oranının artması ile gündeme oturan "güvenlik" konusunu devamlı işledi ve "devlet otoritesi"ni yeniden kuracağını vaat etti. 3) Sayısı 8 milyonu bulan yabancılara karşı Fransız "kimliğini" korumayı öncelikli hedefi olarak gösterdi... Böyle bir programla politikacılardan soğuyan, yabancı göçmenlerden rahatsız olan, ekonomik sıkıntılardan yakınan kitlelerin sempatisini kazandı. Tabii bu arada solun dağınıklığı, Jospin'in zayıflığı, Le Pen'in işine yaradı.
Ortaya çıkan sonuç, "Cumhuriyetin değerlerine"ne inanan Fransız çoğunluğunu şoke etti. Sokaklara dökülüp Le Pen'e karşı gösterilere katılanlar, "Utanç duyuyoruz" diye sloganlar atabilirler. Ama acı gerçek, "ben sosyal politikada solcu, ekonomide sağcı, gerçekte vatansever, özgür bir vatandaşım" diyerek, esas ideolojik inançlarını ve niyetlerini kamufle eden (bir nevi takiyye yapan) Le Pen'in seçim sandığından şaşırtıcı bir güçle çıkmış olmasıdır...
* * *
BU olaydan Fransa gibi Avrupa'nın - ve bütün dünyanın - alacağı dersler vardır.
Demokrasilerde liderlerin ve partilerin, kendi görüşlerini beğendirdikleri toplum kesimlerinden destek görmesi ve oy alması doğaldır. Diğer partilerin dağınıklığı, bunların başındaki liderlerin halktan kopması veya toplumun sorunlarına kayıtsız kalması da, ayrıca aşırı fikirli politikacıların başarısını kolaylaştırıyor.
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Fransa'da da aşırı sağın "yükselişi"ni bu çerçevede değerlendirmek lazım. Yoksa kabahat demokraside değil. Diğer bir deyişle Fransa'da demokrasi için tehdit oluşturan aşırı sağın güç kazanmasının nedeni, onun özgür ve demokratik ortamdan yararlanması değil.
Le Pen'in demokrasiyi araç olarak kullanarak kampanyasını yürüttüğü konulara bakmalı... Seçmenleri onun rakiplerinden uzaklaştıran, buna karşılık kendisine yaklaştıran siyasal sistemdeki bozukluklar gibi faktörleri dikkate almalı... Aşırı sağın önünü kesmenin yolu bu sorunlara eğilmek ve çözüm bulmaktır.
Bu Fransa dahil, Avrupa'nın köklü demokrasileri için olduğu kadar, "gelişme halindeki" daha zayıf demokrasiler için de geçerlidir...