Ermeni halkı için tarih 1915’te durmuş adeta... Kafalar iki olaya takılıp kalmış: Bunlardan biri Ermenilerin “soykırım” olarak benimsedikleri trajedi, diğeri ise Doğu Anadolu’daki “toprakların kaybı”dır.
Ermeni dünyası bir yüzyıla yakın bir zamandır bu iki olayın anılarıyla yaşıyor.
Diaspora Ermenileri gibi, Ermenistan yurttaşları da, bir yandan “soykırım”ın acısını canlı tutup bunu bütün dünyaya kabul ettirmeye çalışıyorlar, bir yandan da eskiden yaşadıkları toprakların nostaljisini ve oralara dönme hayallerini sürdürüyorlar.
Ermenistan’ı dolaşırken, insanlarıyla konuşurken, hatta üst düzey yetkililerini dinlerken, bu iki konu hep karşınıza çıkıyor.
İki olayın acısı ve nostaljisi, kaldığınız oteldeki odanıza konan “turistik” dergiden, meyhanede çalınan şarkıların güftesine kadar, her yerde, her vesileyle yansıtılıyor.
Diaspora ile el ele
İstanbul Kültür Üniversitesi ile Avrasya Ortaklık Vakfı’nın Erivan’da düzenlediği konferansta konuşan Ermeni aydınlarının dahi, “soykırım” konusuna ne kadar öncelik verdiklerini gördük.
Böyle bir ortamda dahi, Ermeni konuşmacılar, “soykırım” sorununu öne çıkarıp Türkiye’nin bunu tanıması gerektiğini, ilişkilerin ancak bu şekilde normalleşebileceğini söylediler.
Türk grubunda bulunan emekli büyükelçi Yalım Eralp, soykırım iddiasının hukukçulara bırakılması gerektiğini ve bunun çözümü için Lahey’deki mahkemeye başvurulabileceğini söyleyince, emekli büyükelçi ve Üniversite Profesörü David Hobhannisyan şöyle bir tepki gösterdi: “Biz neden Lahey’e gidelim ki? Biz bir şey istemiyoruz. Olanlar belli.. Ama çağrılırsak gideriz tabii.”
Bu görüşü Erivan’da “sokaktaki adam”dan üst düzey yetkililere kadar genç veya yaşlı, kadın veya erkek, herkesin paylaştığını gözledik.
Mehmet Ali Birand’ın televizyon programı için Erivan’daki otelimizde bir araya getirdiği çeşitli üniversitelere mensup gençlerin bu konudaki tepkileri ilginçti. Birand soykırıma inananların el kaldırmasını isteyince, bütün eller kalktı!...
Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın çevresindeki bir yetkili, bu hissin Diaspora kadar, Ermenistan’da da çok güçlü olduğunu ve Erivan’ın da bunu kabul edilmesini istediğini belirtti.
Ararat hayali...
Ermenistan halkının Ararat hayaline gelince, bu konu da halkın hep kafasındadır ve her fırsatta işlenmektedir... Bunun hiç gerçekleşmeyecek bir ham hayal olduğu bilindiği halde....
Erivan’da bir gece gittiğimiz bir lokalde müşteriler Doğu Anadolu’da “kaybedilen” yerlerin isimlerinin geçtiği bir şarkıyla dans edip coşuyorlardı. Yanımızdaki dostumuza bunun ne anlama geldiğini sorduğumuzda gülerek şöyle cevap verdi: “Bu sadece bir şarkı.... Bir nostalji. Tabii ki kimse bu yerlerin geri alınacağını düşünmüyor...”
Ne var ki, bu hayalleri ciddiye alan fanatik milliyetçi çevreler de yok değil.
Aslında Ermeni halkının en büyük arzusu, sınırların bir an önce açılması ve ticaretin, turizmin, kültürel temasların başlamasıdır.
Kuşkusuz böyle bir olanak, ülke ekonomisinin ve 3 milyon insanın yaşam standartlarının düzelmesine yardımcı olacaktır.
Sarkisyan yönetiminin ilişkilerin normalleşmesi için Zürih protokollerini imzalamasının en önemli nedeni de budur.
Günlük yaşam...
Ancak şunu da belirtmek gerek: Evet, sınırların açılması Ermenistan’ı rahatlatacak, ama sınırların kapalı kalması da, yarattığı sıkıntılara rağmen, Erivan için dünyanın sonu değil.
Bir Ermeni meslektaşın deyişiyle, “Ermenistan halkı 17 yıldır sınırlar kapalı olduğu halde, dünyayla ilişkilerini ve ekonomisini geliştirebildi. Türkiye sınırları açmazsa, Ermenistan çökmez...”
Ermenistan özellikle Rusya, İran ve Gürcistan ile sıkı ekonomik bağlar kurmuş durumda. Erivan İran’dan enerjiden turizme kadar birçok alanda büyük destek görüyor. (Biz oradayken, nevruz münasebetiyle Erivan İranlı turistlerle dolup taştı)...
Ermenistan’ı daha önce görmüş olan grubumuzdaki arkadaşlarımız, Erivan’ın bir hayli geliştiğini söylediler. Gerçekten kentte şimdi yoğun bir trafik var, dükkânlar yabancı markalarla dolu, çok sayıda lokanta, kafe ve kumarhane açıldı...
Ama buna karşılık işsizlik oranı çok yüksek ve pek çok insan çalışmak için dışarıya (bu arada Türkiye’ye) gidiyor. Pek çok insan yoksulluk çizgisinin altında yaşıyor.
Tabii ki Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi Ermenistan’ı rahatlatacak. Şimdiye kadar tamamen geçmişe odaklanan Ermenistan’ın artık geleceğe bakmak zamanının geldiğini anlamalıdır.