Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

"KABAK basının başına patlatılmak isteniyor. Ama bu, çok yanlış ve tehlikeli"...
Prenses Diana'nın trajik ölümünün ardından medyaya karşı başlatılan kampanyaya, dünyanın en önde gelen röportaj ajanslarından SİPA'nın sahibi, tapkisini bu sözlerle dile getiriyor.
SİPA'nın sahibi, meslek hayatına 40 küsur yıl önce birlikte başladığımız, Türk gazetecisi Gökşin Sipahioğlu...
1966'da Paris'e yerleşen değerli meslektaşımın 1973'te kurduğu (ve kendi soyadının ilk dört harfi ile tanınan) ajans, bugün sadece Fransa'da değil, uluslararası medya piyasasında - "Sigma"nın hemen ardından - ikinci yeri alıyor.
"Paris - Match"tan "Newsweek"e, "Der Spiegel"den "L'Express"e kadar çeşitli büyük dergilerin kapaklarında gördüğümüz resimler, SİPA'nın eseri. Bosna'dan Ruanda'ya kadar dünyanın çeşitli yerlerindeki dramatik "olayları", Castro'dan Yeltsin'e (ve de Prenses Diana'ya) kadar çeşitli "ünlüleri" medyaya yansıtan SİPA'nın Paris'te 140 kişilik bir kadrosu, dünyanın çeşitli merkezlerinde bine yakın foto - muhabiri ile bağlantıları var. Ajnsın yıllık cirosu 100 milyon frank - yani 2.7 trilyon TL. Geçen yılki net karı 7 milyon frank - yaklaşık 200 milyar TL...
Gökşin gerçekten yurt dışında çalışan en başarılı ve dünyaca en ünlü Türklerin başında geliyor. Fransa'nın sanat ve edebiyat alanında "şövalye madalyası" dahil, 62 ödül sahibi...
"Diana olayı"nda "Liberation" ve "Le Monde"dan "Guardian"a kadar pek çok gazetenin görüşünü almak ihtiyacını duyduğu, ciddi ve dürüst bir profesyonel.
Bizim için, büyük bir gurur kaynağı...
* * *
SİPA, diğer rakipleri gibi, haftalardır, aylardır Prenses Diana'nın peşinde idi. Kaza gecesi, ajansın fotoğrafçısı, Ritz Oteli'nde (diğer muhabiler gibi) Lady Di ile Dido'nun bol bol resimlerini çekti. Sonra SİPA muhabiri Nicolas Arsov, otelden ayrıldı. Trajik kaza duyulduktan 14 dakika sonra Arsov olay yerinde idi. Gökşin de yarım saat sonra...
Gökşin geçirdiği şoku anlatmakta güçlük çekiyor. "Kendimi tutumadım ve hüngür hüngür ağladım" diyor. Oysa, Gökşin ne dramatik olayları yerinde - veya kendisine anında ulaştırılan resimlerin önünde - yaşadı...
Gökşin'i şimdi çileden çıkartan olay, Prenses Diana'nın ölümünün suçunu topyekün medyaya atmak eğilimidir. "Ben paparazzileri savunacak değilim" diyor. "Bizim" (ajans olarak) yaptığımız iş daima ciddi olmuştur. Bir kere, tüm fotoğrafçıları ve muhabirleri paparazzi gibi gösterip, medyaya saldırmak ve basına karşı yeni kısıtlamalar getirmek, çok yanlış. Ayrıca, bu kazanın sorumluluğunu gazetecilere yüklemek büyük haksızlık. Şimdi şoförün sarhoş ve deneyimsiz olduğu, arabanın da daha önce tamir gördüğü ortaya çıkıyor. Şoförün o hızla tünele girmesi için bir neden yoktu. Kimse arabanın içinde iken Prenses ve sevgilisinin resmini çekecek değildi. Kaldı ki, Prenses daha önce Ritz'de fotoğrafçılara poz bile vermişti. Neden bu kaçış, neden bu telaş? Bunun sorumlusu elbet basın olamaz"...
* * *
GÖKŞİN, deneyimlerine dayanarak, ünlü kişilerin "özel yaşamları"nın dahi kamuya mal olduğunu, Prenses Diana'nın da bunu çok iyi bildiğini ve bu nedenle geçmişte basına "tamamen açık" bir tavır aldığını hatırlatıyor.
"Unutmayalım. Kocası ile seks hayatına kadar her şeyi BBC'ye açıklayan gene o idi" diyor. "Elbet biz kimsenin özel yaşamına, özellikle istemediği hallerde, zorla girmeyiz. Prenses'ten de St. Tropez'de çekilen öpüşme resmine karşı bir tepki gelmedi."
Gökşin'in değindiği önemli bir nokta da, medyanın, kamuoyunun gösterdiği büyük ilgiden cesaret alarak meşhurların peşine takıldığıdır. Halk bu resimleri görmek istemezse, foto - muhabiri o görüntüleri tespit etmek için bu kadar eziyete katlanır mı? Ajanslar bu resimleri gazete ve dergilere satabilir mi? Gazete ve dergiler o kadar satılabilir mi? TV kanalları o kadar yüksek reyting yapabilir mi?"
"Basının işlevi ve rolü daha uzun zaman tartışılacak"
diyor Gökşin. "Bu çok zor bir mesele. Ancak, bunun gazetecileri tutuklamakla, özgürlükleri kısıtlamakla çözülmeyeceği apaçık"...




Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr