Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çeşitli dış politika sorunları üzerindeki görüşleri, hükümetin tutumu ile ne kadar örtüşüyor veya çelişiyor?
Genelkurmay Başkanı ile İkinci Başkanı'nın son konuşmaları, bu konuda bir değerlendirme yapma fırsatını veriyor.
Dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Org. Hilmi Özkök ile Org. Yaşar Büyükanıt'ın dış politika üzerindeki kapsamlı konuşmaları, TSK'nın AB ile ilişkilerden küreselleşmeye kadar bazı dış sorunlar karşısında yeni ve değişik bir tavır aldığını gösteriyor.
TSK'nın tutumu bazı konularda hükümetin benimsediği politikalar doğrultusunda. Bazı meselelerde ise üslup ve yaklaşım bakımından daha farklı...
***
ŞİMDİ askeri kesim ile siyasi iktidarın bazı belli başlı dış konulara nasıl yaklaştıklarına bakalım:
AB konusunda temelde asker - sivil ayrımı yapmaya gerek yok. Şimdiki hükümetin Avrupa ile bütünleşme konusundaki kararlılığı açık. Komutanların son demeçleri de herhalde TSK'nın Avrupa vizyonu ve AB üyeliği ile ilgili istekliliği konusunda hiç şüphe bırakmamış olsa gerek.
Bununla beraber, bu hedefe doğru atılacak adımlar - veya diğer bir deyişle siyasi reformlar - bağlamında, bazı önemli görüş farkları var. Örneğin TSK'nın 6. uyum paketinin bazı maddelerine karşı itirazları olduğu biliniyor. Bu ve benzer hallerde görülen görüş ayrılıklarının nedeni, askerin AB'nin kendi kurallarından kaynaklanan şartlara karşı kuşkulu, hatta kaygılı bakması ve güvenlik faktörlerini ön planda tutması; buna karşılık sivil yetkililerin siyasal bir yaklaşımla daha atak ve cesur davranma eğiliminde olmasıdır...
Terör konusunda, TSK ile hükümet arasında görüş ayrılığı yok. Org. Özkök önceki gün Avrupa'nın PKK - KADEK örgütlerini teröristler listesine almamasından yakındı. Bunu Türk diplomasisi de defalarca dostlarına duyurdu. Şimdiki fark, Genelkurmay Başkanı'nın sert ve eleştirel bir ifade kullanarak, sözünü yerine getirmeyen devletlere karşı yaptırım uygulanmasını önermesidir.
Irak konusunda da bu aşamada asker ile sivil yönetimin tavrı aynı görünüyor. Hükümet çeşitli vesilelerle Türkiye'nin nasıl bir Irak görmek istediğini açıkladı. Org. Özkök de bunu teyit etti; geriye değil, ileriye bakarak Türkiye'nin Irak'ın yeniden yapılanmasında aktif bir rol oynamak istediğini belirtti. Türk diplomasisinin çabaları da zaten bu yönde.
Gerçi komutanlar direkt değinmediler, ama onların İran ve genelde Ortadoğu sorunlarına bakış açısının, hükümetin ve Dışişleri'ninkine paralel olduğu anlaşılıyor. Bu bağlamda Org. Özkök'ün Türkiye'nin "bölgede güvenlik tüketen değil, üreten bir ülke" konumunda olduğunu söylemesi anlamlıdır.
Türk askeri liderlerinin son konuşmalarında Kıbrıs sorunu yer almadı. Ama daha önceki demeçlerden, TSK'nın bu konudaki görüşü biliniyor. Başbakan Erdoğan'ın iktidara geldikten hemen sonraki sözleri farklı bir politika sinyalini veriyordu. Daha sonraki açıklamalar, hükümeti bu alanda TSK'nın tavrına daha yakınlaştırdığını. Ancak bu konuda gene de bir yaklaşım farkı olduğu söylenebilir.
Dış politika meselelerinde temelde aynı görüşleri paylaşan sivil ile askeri kesimin, bazı konularda farklı düşüncelere sahip olmasını normal karşılamak lazım. Bunları sürtüşme noktasına getirmeden tartışmakta daima yarar vardır...