Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

KOÇARYAN mı, Demirciyan mı?
Ermenistan'daki seçimlerde 12 adaydan "final"e kalan bu iki politikacı arasındaki tercihi, 30 Mart'taki ikinci turda, halk yapacak.
Şimdiki halde, 44 yaşındaki Robert Koçaryan, rakibi 66 yaşındaki Karen Demirciyan'ın önünde görülüyor. Ama sonucu, birinci turdan "düşen" adayları destekleyen seçmenlerin şimdi hangi tarafa meyledeceğini belirleyecek.
Tabii bu Ermenistan'ın "iç işi". Ama sandıktan çıkacak sonuç, Türkiye için önem taşıyor. Bu bakımdan Koçaryan mı, Demirciyan mı sorusu üzerinde bizim de şimdiden kafa yormamız gerek.
Dağlık Karabağ'dan gelen Koçaryan, "şahin" olarak tanınıyor. Kendisi Karabağ konusunda esnek bir tavır alan eski Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan'ın ayağını kaydıran politikacıdır. Koçaryan Karabağ'ın bağımsızlığını açıkça savunmuştur; zaman zaman Türkiye'ye karşı da bir tavır sergilemiştir.
Demirciyan, eski bir Komünisttir. 1974 - 88 yıllarında partinin lideri olarak ülkeyi yönetmiş, daha sonra Moskova'nın gözünden düşmüştür. Kendisini hala "Moskova'nın adamı" olarak görenler olmakla beraber, Demirciyan şimdi sosyal - demokrat imajını vermeye çalışıyor. Karabağ ve Türkiye ile ilişkiler konusundaki tavrı nispeten daha ılımlıdır...
* * *
İLK bakışta, Türkiye
(ve Azerbaycan) açısından, Demirciyan Koçaryan'a oranla "şayanı tercih" sayılabilir. Nitekim seçim kampanyasında da Demirciyan, kendisi ile görüşen İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi'nin deyişi ile "kulağa hoş gelen güzel laflar etti". Ayrıca Demirciyan'ın (eski "yoldaşı") Aliyev ile de iyi ilişkileri var.
Erivan'da seçimleri Avrupa Konseyi gözlemcisi olarak izleyen Kamhi'nin belirttiğine göre, Koçaryan da, şimdi Türkiye ile diyalogdan ve iyi ilişkilerden söz ediyor. Hatta Koçaryan, Kamhi ile görüşmesi sırasında kendisinin Türkiye'de "sert" olarak tanınmasından rahatsızlık duyduğunu dahi söylemiş! Koçaryan da Türkiye'nin bölgedeki konumunun ve etkinliğinin farkında...
Bu bakımdan Demirciyan veya Koçaryan, işbaşına kim geçerse geçsin, pratikte Erivan'ın politikasında fazla bir değişiklik olmayabilir...

KIBRIS konusunda Türk tarafı için "Batı'dan - özellikle AB'den - çatlak seslerin yükseldiği bir sırada, "Doğu'dan - İKÖ'den - en azından kulağa hoş gelen bir sinyal geldi...
İslam Konferansı Örgütü'nün Doha'daki toplantısından çıkan uzun bildirinin 30. ve 31. sayfaları, toplantılara "gözlemci" olarak katılan KKTC heyetinin hazırladığı karar taslağını içeriyor. Ve böylece İKÖ "sınırlı" da olsa, KKTC'ye halen karşılaşılan durumla ilgili olarak, "destek" veriyor.
Bildirideki ifadeler, aslında daha önceki İKÖ toplantılarında ve bu arada geçen Aralık'ta yapılan Tahran Zirvesi'nde yer alan dilekleri ve tavsiyeleri kapsıyor. Örneğin Kıbrıs'ta iki tarafın eşitliği teyid ediliyor, üye ülkelerin "Kıbrıs'taki Türk Müslüman halkı ile dayanışmalarını pakiştirmeleri" isteniyor, "Kıbrıs'taki Türk Müslüman cemaatinin bütün uluslararası forumlarda dinlenmesi" gerektiği savunuluyor... Bildirinin son bölümünde, KKTC'nin, bundan böyle İKÖ'de "gözlemci" değil, tam üye olarak tanınması talebine değiniliyor ve Örgüt'ün bu isteği gündemde tuttuğu belirtiliyor.
* * *
DOHA'daki toplantıda KKTC Dışişleri Bakanı Taner Etkin yaptığı konuşmada, aynen "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Müslüman Türk halkı, İslam dünyasındaki kardeşlerimizi, İKÖ'deki gözlemci statüsünün tam üyeliğe çıkarılmasına destek olması için çağrıda bulunuyor" şeklinde konuştu. Bu istek maalesef gerçekleşmedi.
Aslında, İKÖ'nün, Kıbrıs sorununda Türkiye'ye ve KKTC'ye çok daha aktif ve açık bir destek vermesi beklenirdi. Hatta Örgüt'te yer alan "kardeş ülkeler"in bazısının, KKTC'nin varlığını tanıması temenni edilirdi...
Ne yazık ki böyle bir destek bir türlü sağlanamıyor.
İKÖ, Türk tarafının görüşlerini not etmekle ve toplantı sonunda bildiriye bazı genel destek ifadeleri katmakla yetiniyor.
Pratikte uluslararası etkisi açısından fazla bir değeri olmasa da, bu dahi bir kazanç sayılır...



Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr