Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

İRAN'ın yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, hükümetini onaylayan Ulusal Meclis'teki konuşmasında, içte "daha fazla özgürlük ve hoşgörü"den, dış politikada da "daha aktif ve taze bir yaklaşım"dan söz ediyor.
Geçen mayısta halkın büyük oy çoğunluğu ile seçilen ve ılımlı görüşleri ile tanınan Hatemi'nin bu sözleri, İran için yeni bir dönemin başlangıcını mı müjdeliyor?
Tahran'daki gelişmeleri yakından izleyen uzmanlar, İran'ın iç ve dış politikasında radikal bir değişiklik beklemenin doğru olmadığı kanısındalar.
Bunun çeşitli nedenleri var:
1) Hatemi de bu rejimin adamıdır. Humeyni devriminin savunucusudur. Sistemi ve temel politikaları değiştirmek istemez. Olsa olsa, daha az dogmatik, daha pragmatik davranabilir.
2) İran'ın siyasal yapısına Mollalar hakimdir. Cumhurbaşkanı tek başına bir şey yapamaz.
Dini lider Hamaney'in devlet politikası üzerinde büyük etkisi vardır. Hatemi, Meclis'te de temsilcileri bulunan radikallerin varlığını ve rolünü dikkate almak zorundadır.
3) İran'da halk kütlelerinde ve aydın çevrelerde daha rahat nefes aldıracak bir rejimin özlemi vardır. Hatemi'nin büyük bir çoğunlukla seçilmesi de bunu göstermiştir. Bu kütlelerin içinde kendisini destekleyen kadınların payı da büyüktür. Dolayısıyla, Hatemi liberalleşme yolunda bazı adımlar atmak isteyecektir. Ancak ilk adımları çok ölçülü ve ufak olacaktır.
* * *
HATEMİ yönetiminde Türkiye'nin İran'la ilişkilerinde bir değişiklik olabilir mi?
Bu sorunun yanıtı aranırken, İran'ın genel politikasındaki bu saydığımız temel faktörleri dikkate almak gerek. Ancak bu, Hatemi'nin Türkiye'ye karşı tavrında ve dolayısı ile Türk - İran ilişkilerinde olumlu bazı gelişmelerin beklenemeyeceği anlamına gelmez. Hatta bazı faktörler, Tahran'ın şimdi Ankara'ya farklı yaklaşabileceği umudunu dahi veriyor.
Hatemi, konuşmasında da belirttiği gibi, dış politikada "daha aktif ve taze" bir düşünce ile hareket etmek niyetinde. Şu sırada İran'ın ABD ve Avrupa ile ilişkileri kötü. Bölge ülkeleri ile ilişkileri de pek parlak sayılmaz. Hatemi'nin işe, yakın komşuları ve bu arada Türkiye ile başlamak istemesi muhtemeldir.
Ancak Türk - İran ilişkileri de iki ciddi anlaşmazlığın etkisi altındadır. Bu anlaşmazlıklar, Erbakan döneminde dahi, (İranlı diplomatların geri çekilmesine yol açan kriz gibi) ilişkileri gölgelemiştir.
* Bu anlaşmazlıklardan biri, İran'ın "kendi devrimini ihraç etme politikası"ndan kaynaklanıyor. Diğer bir deyişle, Tahran'daki rejimin Türkiye'deki bazı köktendinci grupları desteklemesi, yayın ve propaganda yolu ile Türkiye'deki laik sistemi ve Ankara'nın dış politikasını sistematik olarak eleştirmesi, ilişkileri zedeleyen önemli bir unsur olarak ortaya çıkıyor.
Tahran'ın bu tavrı açıkçası Türkiye'de öteden beri büyük rahatsızlık yaratıyor. Türk yetkilileri - ve basını - bu rahatsızlığı dile getirdiğinde de İran'dan gerilimi artıran sert tepkiler geliyor.
Son olarak Başbakan Yardımcısı Ecevit, 8 yıllık kesintisiz eğitim konusunda İran'ın eleştirel kampanyasından yakınmış, bunu Türkiye'nin iç işlerine müdahale olarak nitelemiştir. Ecevit geçen hafta bir demecinde de İran'ın hem "devrimini Türkiye'ye ihraç etmeye çalıştığını" hem de "PKK'ya ev sahipliği yaptığını" söylemiştir...
* İran'la Türkiye arasında ikinci ciddi sorun, Tahran'ın PKK'ya verdiği destekle ilgili.
Türk siyasi ve askeri yetkilileri, İranlı meslektaşlarına defalarca bunu kanıtlayan dosyalar dolusu isimler, resimler, belgeler sundular. Buna rağmen Tahran'dan gelen yanıt, "böyle bir şey yok" şeklindedir. İranlıların bu tavrı, Türkiye'de İran'a karşı güvensizliği artırıyor...
* * *
TÜRK - İran ilişkilerinin düzelmesi öncelikle bu iki anlaşmazlığın halline bağlı.
Bundan önceki İran yönetimi ile, bütün çabalara rağmen, bu sağlanamadı.
Eğer Hatemi, dediği gibi gerçekten İran dış politikasına ve Türkiye'ye karşı tavrında "aktif ve taze" bir yaklaşım getirebilirse, belki bu engeller ortadan kalkabilir.
Fazla iyimser olmadan, bu konuda şimdi ufukta bir umut ışığı görmek mümkün.

Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr