ENERJİ uzmanları, kış mevsiminden itibaren önümüzdeki yıl bir hayli sıkıntı çekebileceğimiz uyarısında bulunuyor. Tahminlerine göre, doğalgaz kısıtlamalarına ve elektrik kesintilerine gidilmesi kaçınılmaz hale gelebilir.
Bu karamsar haberlerin, Rusya'nın Türkmenistan ile doğalgaz alımı konusundaki mutabakatı ve Trans - Hazar projesinin geleceğinin tehlikeye düşebileceğine ilişkin spekülasyonlarla direkt ilgisi yok.
Bir kere gerçekleşmesi zaten birkaç yıl isteyen Hazar ötesi boru hattı projesi, henüz gündemden düşmüş değil. Bunun orta vadede yaşama geçirilmesi mümkün. Ama Türkiye'nin giderek artan doğalgaz ihtiyacı daha acil.
Ankara'nın "Mavi Akım"a bel bağlamasının nedeni de bu...Bir an için Trans - Hazar projesinden tamamen vazgeçildiğini varsayarsak dahi, Türkiye'nin doğalgaz alanında başka alternatifleri var.
Bunlardan biri de Azerbaycan. Şahdenizi'nde mevcut büyük rezervler, Türkiye'nin enerji açığını kapatabilir. Bu amaçla Ceyhan'a kadar uzanacak bir boru hattının yapımı da pek zor olmaz.
Ama bütün bunlar Ankara'nın süratle karar verip harekete geçmesini gerektiriyor. Bir de, tabii, zaman istiyor. Maalesef bu zaman zarfında - ve herhalde önümüzdeki kıştan itibaren - enerjide ciddi sıkıntılarımız olacağa benziyor...* * *
TÜRKİYE için Hazar gazının bir boru hattı ile Ceyhan'a naklinin iki bakımdan önemi var:
Biri ekonomik; yani enerji ihtiyacının bir kısmının doğrudan temini.
Diğeri ise, stratejik: Trans - Hazar projesi, Türkiye'ye Orta Asya'da ve Kafkasya'da belirli bir etkinliğe sahip olmasını sağlayacak.
Aslında Hazar ötesi gaz boru hattı, ekonomik, siyasal, hukuksal vs. boyutları ile kısa zamanda yaşama geçirilmesi oldukça zor bir proje. Bunun birtakım engeller ve sıkıntılarla karşılaşacağı, daha baştan belli idi.
Ama Türkiye'nin, başta belirttiğimiz çıkarları, bundan vazgeçmemesini gerektiriyor.Yalnız bu bağlamda şu önemli hususu akıldan çıkarmamalı:
Petrolde olsun, doğalgazda olsun (diğer alanlarda olduğu gibi)
"ya biz, ya onlar" zihniyeti ile hareket etmemeli. Türkmen gazı olayında
"biz" derken Türkiye'yi (ve Türkiye'nin yanında yer alan ABD'yi ve bazı şirketleri),
"onlar" derken de Rusya'yı kastediyoruz.
"Tekelci" bir anlayışla davranılırsa, bu, ticari rekabetten öte, ciddi siyasal uyuşmazlıklara ve sürtüşmelere yol açabilir.Şimdiden - Türkmen doğalgazı için olduğu gibi - olaya bir siyasal kavga veya nüfuz mücadelesi gözü ile bakıldığı görülüyor. Hatta kimine göre Türkmenistan üzerindeki mücadeleyi, Rusya kazanmış bulunuyor...
Oysa, Orta Asya ve Kafkasya gerçekleri karşısında yeni bir bakış açısına ihtiyaç var. Moskova'nın, uzun yıllar kendi egemenliği altındaki ülkeler üzerindeki etkinliği görmezlikten gelinemez. Kuşkusuz bu ülkelerin Rusya'ya bağımlı hale gelmemesi, hareket serbestisine sahip olması - kendileri için olduğu kadar, Türkiye ve Batı için de - önemlidir. Bunda asıl rol, bu ülkelerin liderlerine düşüyor. Türkmenistan'ı örnek alırsak, doğrusu Türkmenbaşı Niyazov'un doğalgaz gibi değerli bir ekonomik kaynağı alanında ülkesini tamamen Moskova'ya bağlamak yerine, Trans - Hazar projesi başta olmak üzere, diğer seçeneklerini iyi kullanması daha akıllıca olur.
Yani Türkmenistan ilişkilerini hem Rusya, hem Türkiye ve Batı ile geliştirebilir. Asıl çıkarı bu doğrultudadır.* * *
AYNI şey Türkiye için de söylenebilir.
Orta Asya ve Kafkasya ülkelerinin Rusya'dan tamamen kopması ve ona karşı direnmesi veya cephe alması beklenemeyeceğine göre, bu ülkelerle işbirliği kurarken veya ortak projeler gerçekleştirmeye çalışırken, "onlar varsa, biz olamayız" gibi bir düşünceye kapılmaya hiç gerek yok.Gene örnek verecek olursak, Azeri petrolünde hem Novorossisk, hem Bakü - Ceyhan hattı; Türkmen doğalgazında da hem Rusya, hem Türkiye yolu pekala gerçekleşebilir.
Aslında Ankara'nın politikası şimdiye kadar bu yönde olmuştur. Aynı anlayışı Moskova da göstermeli. Bir de tabii, bölge ülkelerinin liderleri de dengeleri dikkate alan karar ve davranışların, kendi çıkarlarına daha uygun olduğunu unutmamalı...Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr