Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BAŞKAN Clinton'un özel temsilcisi Richard Holbrooke'un bugünden itibaren Lefkoşa'nın iki kesiminde yapacağı yeni temaslarla, ABD'nin Kıbrıs diplomasisinde, bir raund daha başlıyor.
Bu raundun, daha öncekilerden bir farkı var mı? Bu kez başarı şansı nedir? Holbrooke giriştiği bu çabalarında ne kadar ısrarlı?
Önce, son sorudan başlayalım. ABD Yönetimi, gerçekten Kıbrıs sorununda inisiyatifi ele almış durumda. 1998'in bir çözüm yılı olması konusunda kararlı. Washington bu amaçla - diplomasi ustası Holbrooke'un yaratıcı gücü ile - bütün ağırlığını kullanmak azminde.
Neden? Clinton Yönetimi'ni bu son derece zor işe ("mission impossible") soyunmaya iten nedir?
* * *
GEÇMİŞTE, zaman zaman ABD'nin Kıbrıs konusunda devreye girdiği zamanlarda, bunun basit - ve yüzeysel - izahı şu idi: Washington'da güçlü Rum lobisi, Yönetim'i buna zorluyor. Ama bugün bu, esas veya önemli bir neden değil. ABD'nin inisiyatifi ele almasına, Holbrooke'un yeniden mekik diplomasisine başlamasına neden olan bir dizi faktör var:
* Kıbrıs'ta hava gerginleşmiştir. Bunda AB'nin Kıbrıs Rum Yönetimi ile üyelik müzakerelerini başlatmasından, Klerides hükümetinin S - 300 füzelerini satın almasına kadar, çeşitli olumsuz gelişmelerin payı vardır.
ABD, tarafların kısa zamanda masaya oturmaması ve çözümsüzlüğün devam etmesi halinde, şimdiki huzursuzluğun ve gerilimin, sıcak çatışmalara yol açacağından kaygılı. Böyle bir sürtüşme, yerel kalmayacak, Türkiye ve Yunanistan'ı da karşı karşıya getirecektir. Bu ise, bütün bölge ve NATO için yıkıcı sonuçlar verebilir.
Onun için, bunun önünü almak, yeni bir görüşme süreci başlatmak gerekiyor. Bir Amerikalı diplomatın deyişi ile, "zaman Kıbrıs'ın dostu değildir. Bu zamanı boşa harcamamak ve şimdi onu uzlaşma çabası lehinde kullanmak gerek"...
* BM'den AB'ye kadar çeşitli kuruluşların ve ülkelerin çabaları şimdiye kadar bir sonuç vermedi. ABD, - Ortadoğu'dan Bosna'ya kadar çeşitli anlaşmazlıklarda görüldüğü gibi - kendisini Kıbrıs işini halledebilecek tek güç olarak görüyor. Clinton Yönetimi, ABD'nin bu "liderlik vasfı"ndan cesaret alarak, bu misyonu yükleniyor.
Yarın İstanbul'da başlayacak olan "Yeni Atlantik İnisiyatifi" Konferansı'na katılacak deneyimli bir Amerikalı analistin deyişi ile, "Holbrooke'un varlığı, Clinton'ın şansı. Bu işi ondan başkası pek halledemez. Hazır Holbrooke bu misyonu üstlenmeye hevesli iken, Yönetim de bu fırsatı değerlendirmek istiyor"...
* * *
HOLBROOKE'un adayı son ziyareti ile, şimdiki gezisi arasında, uzlaşma yönünde önemli bir gelişme olduğu söylenemez. "Uzlaşma" derken, tabii sorunun özünden söz etmiyoruz. Holbrooke'un ilk hedefi, bir görüşme süreci başlatmaktır. Bunun için de öncelikle iki tarafın bir araya gelmeye razı olması gerekiyor. Tabii Holbrooke'un kafasında, daha ileri aşamalar için (sorunun özüne ilişkin) bazı fikirler ve formüller var. Basında bu konuda spekülatif haberler çıkıyor. "Camp David modeli görüşme yöntemi" ve "Dayton tipi çözüm şekli" gibi...
Ama, Amerikalıların dediği gibi "first things first" - ilk işler, başta... Bu da, Denktaş ile Klerides'in masaya oturması ve ciddi bir "müzakere süreci"nin başlatılmasıdır.
Bunda en önemli pürüz, görüşmeye katılacak tarafların statüsü konusundaki görüş ayrılığıdır. Denktaş, "toplumlararası" yerine "devletlerarası" görüşmelerden söz ediyor. KKTC'nin ayrı, egemen bir devlet olarak tanınması gerektiğini savunuyor... Açıkçası Amerikan (ve BM) diplomatları, bunu en büyük engel olarak görüyorlar.
Ne var ki, Kıbrıs diplomasisinde "terimler" çok etkili oluyor. Ankara gibi Denktaş da daha önce, masaya oturmak için, KKTC'nin ayrı bir devlet olarak "tanınması" gibi bir ön şartı bulunmadığını belirtmişti. "Tanınma" (recognition) yerine "acknowledgement" (varlığın kabul edilmesi) sözcüğünün kullanılması, belki de uzlaşma yolunu açabilir. Aynı şekilde, iki hükümet yerine iki "Yönetim" (Administration) terimi de kullanılabilir.
Bu tür kelime cambazlığı, diplomasinin bir orta yol bulmak için başvurduğu bir yöntemdir. Öyle anlaşılıyor ki, Holbrooke'un şimdi giriştiği egzersizin amacı, böyle bir orta yol bulmaktır. Yeter ki, bu, Kıbrıs'ta ciddi sürtüşme tehlikesini uzaklaştıracak olan "görüşme süreci"nin başlamasına yol açsın...
Taraflara, ona yardımcı olmak - bize de iyi şanslar dilemek - düşüyor.


Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr