Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Ecevit önceki gün saldırı helikopterleri ihalesinde siyasal faktörlerin rol oynayıp oynamadığı konusundaki bir soruyu yanıtlarken şöyle dedi: "Hayır, bunun siyasetle kesinlikle ilgisi yok. Tam bir objektiflik içinde, nesnellik içinde sonuca yaklaşılıyor"...
Kuşkusuz savunma ile ilgili ihalelerde, öncelikle dikkate alınması gereken pek çok kıstas var: Silahların teknik nitelikleri, teknoloji transferi, satış garantisi, fiyat, finansman koşulları gibi...
Ama siyasi mülahazaları, tamamen değerlendirmenin dışında tutmak da pek akıllıca bir davranış sayılmaz.
Türkiye, savunma sanayiini (önümüzdeki 25 yıl içinde) geliştirmek için 150 milyar dolar gibi çok büyük bir para harcamayı planlıyor. Şu sırada üzerinde çalışılan çeşitli projelerin mali portesi 10 milyar dolar civarında.
Buna bir de savunma dışındaki alanlarda, dış ülkelerin firmalarına açılan ve açılacak olan örneğin nükleer santral ve benzeri dev projeleri de hesaba katarsak, Türkiye'nin elinde ne kadar önemli bir "siyasal manivela"nın bulunduğu da kolayca anlaşılabilir.
* * *
SAVUNMA ile ilgili ihalelerde yukarıda saydığımız, Başbakan'ın deyişi ile objektif ve nesnel kriterlerin esas alınması doğaldır. Ancak bu Türkiye'nin bu alandaki potansiyelini siyasal kazanç amacı ile kullanmasına da engel olmamalı. Bunu hemen hemen tüm ülkeler yapıyor. Hatta Türkiye'ye sadece kredi ile değil, parası karşılığında silah satan en yakın dost ülkeler dahi yapıyor. ABD'nin firkateynleri teslim etmekte nasıl tereddüt ettiğini anımsayalım. Son olarak Almanya'nın Leopard tankları satmaktan nasıl çekindiğini, İtalya'dan Norveç'e kadar bazı müttefik ülkelerin Türkiye'den gelen silah siparişlerine - gene benzer nedenlerle - nasıl soğuk baktığını belleklerimizde tazeleyelim...
Durum böyle iken, Türkiye askeri ve sivil projelerle ilgili milyarlarca dolarlık ihaleleri siyasal avantaj sağlamak için neden kullanmasın?
* * *
BU konuda dün konuştuğumuz Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Kamran İnan, Türkiye'nin bu ihalelerden beklenen "politik bedeli alamadığı" kanısında. Özal döneminde bazı ihaleler sayesinde Fransa, İspanya ve İsveç'in Türkiye'ye karşı olumsuz tavırlarını değiştirmek zorunda kaldığını anımsatan deneyimli politikacı - diplomat, çeşitli bakanlıklar ve devlet kurumları arasında eşgüdümlü bir çalışma yapılmadığından şikayetçi.
Dış politika ile yakından ilgili olan ANAP milletvekili Bülent Akarcalı da, koordinasyon kadar bilgi eksikliğinden yakınıyor ve özellikle Meclis'in olup bitenlerin dışında bırakıldığını söylüyor. Akarcalı da, büyük alımlarla ilgili ihalelerin Türkiye'ye siyasal bir etkinlik sağladığı ve bunun iyi kullanılması gerektiği görüşünde.
* * *
TÜRKİYE bugün NATO içinde savunma harcamaları en yüksek olan ülkelerin başında. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra pek çok müttefikimiz, askeri bütçelerini büyük oranda düşürdü. Türkiye ise, iç ve dış güvenlik sorunlarının devam etmesi nedeni ile, aynı şeyi yapamadı. Geçen yıl savunma bütçesi 7.8 milyar doları (genel bütçenin yüzde 9.2'si) tuttu. Bu yıl da aynı tempo devam ediyor.
Kamran İnan'a göre, bu durum Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyanın bir "risk bölgesi" olmasından kaynaklanıyor. Bazı komşuların yayılmacı emelleri, bazısının füze ve nükleer silahlar geliştirme çabaları, Türkiye için güçlü ve modern bir orduya sahip olma zorunluğunu yaratıyor.
Bununla beraber, Akarcalı'nın dediği gibi, bu konuların yeni konseptlere göre konuşulmasında ve tartışılmasında yarar vardır...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr