ABD haftalardan beri yürüttüğü diplomatik kampanya sonunda, İran’a karşı yeni ekonomik yaptırımların uygulanması için bir ortak cephe oluşturmayı başardı.
Rusya’dan sonra Çin’in de, BM Güvenlik Konseyi’nde bu konuda bir karar tasarısı üzerinde birlikte çalışmayı kabul etmesinin anlamı bu.
Çin’in Washington’un isteğine uyması, şimdiye kadar, bu konuda izlediği politikada önemli bir değişikliği işaret ediyor. Beijing, İran’la çıkarları ve yakın ilişkileri nedeniyle, bu ülkeye karşı yaptırım uygulanmasına karşı çıkıyor ve anlaşmazlığın diyalogla halledilmesini istiyordu.
Aslında Çin’in temel pozisyonu gene de İran nükleer krizinin müzakere yoluyla aşılması yönündedir. Ama ABD’nin başını çektiği ortak cepheye katılması, tutumunda iki önemli gelişmeyi ortaya koyuyor: Birincisi, “Beşler”in dışında tek başına kalmak ve Batılılara ters düşmek istememesidir. İkincisi ise, İran’ın nükleer silah üretecek duruma gelmesine karşı olması ve bu yöndeki çalışmalarını bir tehlike olarak görmesidir.
“Beşler” el ele...
Bu son nokta önemli. Çin’in İran’la iyi geçinmekte büyük menfaati var. Çin İran’dan petrol ve gaz alıyor, onunla ticaret yapıyor, ona teknik yardım sağlıyor... Ama Çin yöneticileri (Dışişleri Bakanı Kin Gang dahil) İran’ın nükleer programından endişe duyduklarını da beyan etmekten çekinmiyor.
Nedenleri ne olursa olsun, Çin’in de şimdi yaptırımlar konusunda Batılılarla el ele vermeye razı olması çok anlamlı. Aslında Ahmedinecad yönetiminin bu mesajı doğru algılaması gerekir...
“Beşler” arasında ortak taslak üzerindeki tartışmalar herhalde çetin geçecek; ama sanıyoruz sonunda fazla sert olmayan,“light” bir metin ortaya çıkacak.
Pratikte böyle bir karar, Tahran’daki yönetimi nükleer krizin çözümü için şimdiye kadar izlediği uzlaşmaz tutumunu değiştirmeye ne kadar iter? Yaptırımların uygulanması, zaten bu tür baskılara alışık olan İran rejimini. nükleer bomba üretme kabiliyetini geliştirmekten ne kadar vazgeçirebilir?
Bu konuda herkesin ciddi kuşkuları var tabii. Ancak “light” da olsa, yaptırımların uygulanması, İran’ı daha da izole edecek ve baskı altında tutacaktır. Bu da İran’ın içindeki kıpırdamaları daha da hareketlendirebilir.
Türkiye için sınav
Güvenlik Konseyi’nde Çin’in de katılımıyla bir ortak cephenin kurulması, Türkiye açısından da önemli bir gelişme. Yaptırımla ilgili karar tasarısı Konsey’e geldiğinde Türkiye oyunu nasıl kullanacak?
Şimdiye kadar, veto hakkı sahibi “Beşler”in kendi aralarında anlaşamayacağı gibi bir izlenim vardı. Şimdi onlar hep birlikte yaptırımlar lehinde oy kullanırsa, Türkiye’nin buna karşı çıkması veya çekimser kalması, bu etkin bloka ters düşmenin yanı sıra, Türk dış politikasında anlamlı bir sapmanın işareti sayılacaktır.
Zaten şimdiye kadar Başbakan Erdoğan’ın çeşitli demeçleri, Ankara’nın İran’dan yana tavır aldığı, nükleer krizde daha çok Tahran’ın argümanlarını savunduğu izlenimini vermiştir. Gerçi Türk yetkililer daha diplomatik -ve dengeli - bir tavır sergilemeye çalışmıştır; ama sonuçta Ankara, bu işin diplomatik yollardan hallini istemekle beraber, yaptırım gibi tedbirlerin karşısında olduğu mesajını açıkça vermiştir.
Şimdi Güvenlik Konseyi’ndeki yeni oluşum Türk diplomasisini daha da zor duruma düşürüyor. Bu, Ak Parti hükümeti için ciddi bir dış politika sınavı olacaktır...