Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye bir süredir dış politikada takdir toplayan önemli kararlar alıyor, cesur adımlar atıyor. Ancak bazı konularda bu umut yaratan atılımların arkası gelmiyor, tereddütler, duraklamalar ve hatta geriye dönüşler oluyor.
Bu tutarsızlıkların çeşitli nedenleri var. Bazı hallerde bocalamalara ve kilitlenmeye, “karşı taraf”ın aykırı davranışları yol açıyor. Bazı hallerde de, hükümet karşılaştığı iç veya dış tepkiler karşısında, başta ilan ettiği hedefe doğru aynı kararlılık ve hızla gidemiyor, diplomatik manevralarla zevahiri kurtarmaya çalışıyor...
İyi başlayan, fakat iyi devam etmeyen atılımların veya açılımların son birkaç örneğini verelim.

Erivan’a fiili ön şart
Türk diplomasisinin son dönemde elde ettiği en önemli başarılardan biri, “Ermenistan açılımı”dır...
Her kelimesi dikkatle seçilerek yazılan iki protokolde karşılıklı hassasiyetler göz önünde bulunduruldu ve temel bazı anlaşmazlıklara (soykırım ve Yukarı Karabağ gibi) doğrudan değinilmedi.
Anlaşmaların uygulamaya konması için iki tarafta da parlamentoların onayı gerekiyor. İşte bu noktada Türkiye, Erivan ile ilişkilerin normalleştirilmesi ile Yukarı Karabağ sorunun halli arasında fiilen bir ilinti kuruyor. Hükümet protokolleri TBMM‘ye sundu, ama bunun bugünkü havada onaylanmayacağı kaygısıyla işlemi adeta dondurdu.
Hükümetin bu davranışının amacı, Erivan’ı Yukarı Karabağ’dan çekilmeye zorlamak olabilir.
Ama gerçek şudur ki, Ankara’nın parlamentonun onayını fiilen Yukarı Karabağ meselesine bağlaması, “Ermenistan açılımı” ile başlayan süreci tıkamıştır.
Açıkçası bu süreci yakında yeniden canlandırmak oldukça zor görünüyor. Karabağ sorununda bir ilerleme yok. Erivan ise, Türkiye protokolleri kısa zamanda onaylamazsa, anlaşmayı yok sayacağını öne sürüyor.
Bu durum Türkiye’ye “Ermeni meselesi”nde dünyada ve özellikle ABD’de bahar aylarında yönetim ve Kongre ile yaşadığı sıkıntıları geri getirebilir. Oysa “Ermeni açılımı”nı önemli bir amacı da dış dünyayla bu yüzden yaşanan sıkıntıları gidermekti...

AB’ye Kıbrıs taahhüdü
Türkiye 3 yıl önce AB Konseyi’nde, üyelik müzakerelerini kolaylaştırmak için, limanlarını ve hava alanlarını 2009’un sonuna kadar Kıbrıs Rumlarına açmayı taahhüt etmişti. Bu süre doldu, ama Konsey Türkiye’ye karşı (Rumların istediği gibi) herhangi bir yaptırım uygulamadı ve süreyi bir yıl daha uzattı.
Ne var ki, Kıbrıs Rum yönetimi, AB’de Türkiye ile 6 yeni faslın müzakere edilmesini bloke etmek niyetinde. Bu ise Türkiye’yi katılım süreci konusunda AB ile karşı karşıya getiriyor.

Patriğe Heybeli vaadi
Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un CBS’e demecindeki sert ifadeler, Heybeliada Ruhban Okulu sorununu alevlendirdi. Bu aslında çoktan halledilmesi gereken bir meseledir. Bu konuda Başbakan başta olmak üzere çeşitli hükümet yetkilileri birçok vesileyle, kapatılan bu önemli kurumun tekrar açılması konusunda taahhütte bulunmuştu. ABD, AB ve Yunan liderleriyle yapılan görüşmelerde de bu vaat hep tekrarlanmıştır.
Türkiye’ye bağlılığı ve katkıları herkesçe takdir edilen Patriğin bu kez feveran etmesi, verilen sözün tutulmamasının sorunu ne noktaya getirdiğini gösteriyor.
Bu da, iyi başlayan, ama arkası gelmeyen ve sonuçlanmayan “açılımlar”ın bir örneği daha...