Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami Kohen

KİM derdi ki, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Türkiye'ye gelip, 1980'lerde Türk toplumuna karşı baskı uygulandığı ve yüzbinlerce soydaş göçe zorlandığı için alenen özür dileyecek...
Kimin aklına gelirdi ki, (Cumhurbaşkanı Petar Stoyanov'un bizzat belirttiği gibi) "Bulgar kurmaylarını bir Türk uçağı taşıyacak" ve iki ülke, bir askeri işbirliği anlaşması imzalayacak...
Kim düşenebilirdi ki, Türk ve Bulgar yetkilileri terörle mücadele ve sınır güvenliği alanında işbirliği yapacak...
Dört - beş yıl öncesine kadar hayal bile edilemeyecek olan bu jestler ve bu anlaşmalar, bugün gerçek.
Stoyanov'un üç günlük ziyaretinde yapılan konuşmalar, imzalanan anlaşmalar, Türk - Bulgar ilişkilerinin, "iyi komşuluk"tan da öte, "stratejik işbirliği" aşamasına girdiğini ortaya koyuyor.
Soğuk Savaş döneminde birbirine düşman kamplarda yer alan Türkiye ve Bulgaristan, bugün güvenlikten diplomasiye, ekonomiden teknolojiye kadar, çeşitli alanlarda sıkı bağlar kuruyor. 1980'lerde iki ülke arasında bir çıbanbaşı oluşturan Bulgaristan Türkleri şimdi bir dostluk köprüsü konumunda. Bulgar lideri Türk işadamlarına "gelin bizde iş yapın" çağrısında bulunuyor. Türk hükümeti NATO'ya ve diğer Avrupa kuruluşlarına "Bulgaristan'ı aranıza almalısınız" mesajını veriyor...
Evet, "komşu" ile artık sorunumuz yok. Karşılıklı anlayış ve gelişen bir dostluk var.
Keşke diğer komşularımızla da öyle olsa!..
* * *
GENÇ Bulgar liderinin Türkiye ziyareti, Türkiye'nin sadece Bulgaristan ile değil, genelde Balkanlar'la ilişkilerinin sunduğu fırsatları hatırlamamıza vesile oldu.
Fazla gerilere gitmeye gerek yok. 1990'ların başlarında rahmetli Turgut Özal, Balkanlar'dan Orta Asya'ya kadar uzanan iddialı bir dış politika atılımı planlamış, bu çerçevede her iki bölgeyi ziyaret etmişti. Bizim de katıldığımız bu seyahatlerde Özal, Türkiye'nin bu iki bölgedeki ülkelerle olan tarihi ve kültürel yakınlığını, ayrıca siyasal ve ekonomik potansiyelini kullanarak, "bölgesel bir güç" olabileceği mesajını veriyordu. Türkiye, ulaşımdan iletişime kadar çeşitli alanlarda Balkanlar'dan Orta Asya'ya kadar uzanan yolun adeta bağlantı noktası olmayı düşlüyordu...
Bu "büyük düşünce" Özal'ın vefatından sonra, Türkiye'nin gündeminden adeta düştü. Tabii bu arada Balkanlar'da olup bitenler de, etkin bir bölge politikası izlenmesine pek imkan bırakmadı.
Bununla beraber, Türkiye, Balkan ülkelerince önemsenen ve dostluğu ya da desteği aranan bir ülke. Bölgedeki konjonktür de şimdi, Türk dış politikasının bazı atılımlar yapmasına müsait. Özellikle "bölge ağırlıklı bir dış politika" kavramını, protokolüne dahil eden bugünkü koalisyon hükümetinin önünde değerlendirmesi gereken fırsatlar var...
* * *
TÜRKİYE'nin Balkan politikasında bazı "yeni açılmalar" başlamış bulunuyor.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen'in geçen hafta Belgrad'a yaptığı geziyi bu çerçevede değerlendirmek gerek. Bosna'da durumun nispeten istikrara kavuşmasından sonra, Türk diplomasisi - haklı olarak - Ankara'nın yeni Yugoslavya ile ilişkilerini normalleştirmemek için bir sebep bulunmadığını düşünüyor. Öymen'in Belgrad'da gördüğü ilgi, Miloseviç yönetiminin de, ilişkilerde yeni bir sayfa başlatmak istediğini ortaya koydu.
Unutmamalı ki, Yugoslavya (küçülmüş hali ile dahi) Balkanlar'da önemli bir konumdadır. Türkiye için bir önemi de, (her yıl milyonlarca vatandaşımızın gidip geldiği) Avrupa "kestirme yolu"nun üzerinde olmasıdır. Diğer bir deyişle, Belgrad ile ilişkilerin normalleştirilmesi Türkiye'nin de yararınadır ve artık bu yönde bir hareketin başlatılması gereği de Ankara'da anlaşılmaktadır...
* * *
TÜRKİYE'nin Balkan politikasına ivme kazandırması için, sadece konuyu yeniden gündeme alması, üst düzey bazı temaslar yapması yetmez. Bu stratejinin başarısı, kamu ve özel kesiminin pratik önlemlerine ve girişimlerine bağlıdır.
Örneğin, Yugoslavya ile ilişkilerde, vaktiyle el konan iki JAT uçağının iade edilmemesi bir pürüz oluşturuyor. Artık yeni bir anlayış ile bu anlaşmazlığa son vermek lazım.
Aynı şekilde, Bulgaristan ile ilişkilerin gelişmesinde alınması gereken bazı tedbirler önemli rol oynayacak. Örneğin THY'nin Sofya'ya uçması, Türk bankalarının Bulgaristan'da şube açması, işadamlarına seyahat kolaylıklarının sağlanması gibi...
Bunlar, ilişkilerin bugünkü gibi pek dostça olmadığı ve güvensizliğin hakim olduğu dönemde, atılması zor adımlardı. Ama artık öyle olmamalı.
Bugün Balkanlarda yeni atılımların yapılması konusunda, üst düzeyde istek, yani siyasi irade var. Sıra şimdi, bürokrasinin ve özel sektörün bunun gerçekleşmesine yardımcı olmasında...

Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr