Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami Kohen

TÜRK - ABD ilişkilerinde ilginç bir ısınma başladı. Aylarca süren bir durgunluktan sonra, bir dizi gelişme ilişkileri yeniden hareketlendiriyor.
Bu gelişmelerden biri, ABD Senatosu'nun - nihayet - 3 fırkateynin teslimine yeşil ışığı yakmasıdır.
Bu konu bir buçuk yıldır Ankara ile Washington arasında bir karakedi gibi duruyordu. Doğrusu Türk diplomasisi, Türk - Yunan ilişkileri, Kıbrıs ve insan hakları gibi gerekçelerle Kongre'nin uygulamaya koyduğu "örtülü ambargo"yu kaldırmak için az uğraşmadı. En üst düzeyde yapılan temaslar (örneğin Clinton - Demirel görüşmesi) ve verilen sözler dahi, fayda etmedi... Ve nihayet Madrid'de Türk - Yunan mutabakatı ile New York'taki Kıbrıs görüşmeleri, Yunan lobisinin öncüleri sayılan Senato'da Paul Sarbanes ve Temsilciler Meclisi'nde Benjamin Gilman'ın eski itirazlarına son vermeye ve Kongre'ye "kısıtlamaları kaldırın" işaretini vermeye sevketti.
Böylece Türkiye'de, askerler başta olmak üzere, kamuoyunu çok rahatsız eden bir sorun da hal yoluna girmiş oluyor...
Diğer bir gelişme de, Clinton Yönetimi'nin, Türkiye'yi geçen yıl İranla imzaladığı doğal gaz anlaşması nedeni ile cezalandırmaktan vazgeçmesidir.
Yönetim, Türkiye'nin boru hattından geçecek doğal gazın İran'dan değil, Türkmenistan'dan temin edileceğine ilişkin sözünü dikkate alarak, Ankara'ya karşı bu jesti yapmış bulunuyor. Bu da aslında Türk diplomasisinin Washington'u "cezalandırılacak ülkeler" listesinden çıkarması için aylarca verdiği bir uğraşın sonucudur...
ABD'nin Türkiye ile ilişkilerindeki pürüzleri ortadan kaldırmak yönündeki bu hareketlerine ilaveten, Amerikan yetkililerinin son demeçleri de, havanın ısınmasına yol açmış bulunuyor. Örneğin Dışişleri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott'un, Türkiye ile işbirliğine verilen önemi belirten son konuşmaları gibi... Veya Dışişleri sözcüsü Nicholas Burns'ün, Atina'ya büyükelçi olarak gitme arefesinde, düzenlediği son basın toplantısındaki sözleri gibi...
Burns açık konuştu: Refahyol döneminde bazı sıkıntılar vardı ve bazı konularda ilerleme olmuyordu. Şimdi Yılmaz hükümeti ile istikrar kuruluyor ve işlerin daha iyi gideceği umudu güçleniyor...
* * *
BURNS'ün söyledikleri, kuşkusuz Türk - ABD ilişkilerinin yeniden hareketlenmesinin önemli bir nedenini izah ediyor. Washington, Erbakan döneminde Ankara ile ilişkilerini sürdürmeye niyetli olmakla beraber, rahat değildi. Oysa Erbakan ve ekibi doğrusu ABD'yi bu konuda rahatlatmaya çalışmıştı. Buna rağmen ABD kaygılı ve çekingen davranıyordu. Hükümet değişikliği, Clinton yönetimine, şimdi ilişkilerin daha iyi gidebileceği kanısını veriyor.
Bunda rol oynayan bir faktör de, Yılmaz hükümetinin daha işe başlarken Türk - Yunan yakınlaşmasında ve Kıbrıs sorununda önemli gelişmelerin
(Madrid mutabakatı ve New York buluşması) meydana gelmesidir. Washington bu olayları, yeni bir sürecin başlangıcı olarak görüyor ve Burns'ün deyişi ile Ankara'da ve Atina'da aynı zamanda istikrarlı hükümetlerin işbaşında olmasından cesaretleniyor...
Clinton Yönetiminin ve Kongre'nin, Türkiye'ye yaptığı jestleri işte bu çerçevede değerlendirmek gerek. Talbott'un konuşmasından anlaşıldığı gibi, ABD'nin şu sırada Türkiye'ye büyük önem atfetmesinin bir nedeni de onu "laik ve demokratik bir ülke modeli" olarak görmesidir. ABD bunu özellikle Kafkasya - Orta Asya ülkelerine bir örnek olarak gösteriyor. Ayrıca ABD, Türkiye'yi bölgede bir "stratejik ortak" sayıyor. Bunun anlamı, Washington'un Balkanlar'da, Ortadoğu'da ve Kafkasya'da kendi politikasını izlerken, Türkiye'yi yanında görmekten güç aldığıdır. ABD bunun karşılığını Türkiye'nin isteklerini ve politikasını desteklemekle veriyor. Örneğin, Bakü - Ceyhan boru hattı projesine arka çıkıyor. Türkiye'nin AB üyeliğinin savunmasını ve lobiciliğini üstleniyor...
* * *
ABD'nin Türkiye ile sıkı ilişkiler kurmak istemesinde esas itici güç elbet kendi çıkarlarıdır. Uluslararası ilişkiler zaten çıkar dengesine dayanır. Türkiye'nin de, dünyanın tek süper devleti olan ABD ile sıkı bağlar kurmakta menfaati vardır.
Özellikle Türkiye'nin kendi bünyesinde ve çevresinde iç ve dış pekçok problemle karşılaştığı, bazı dostlarından ve komşularından beklediği anlayışı görmediği bir dönemde, ABD'nin Ankara'nın yanında yer alamasını sağlamak, kendi çıkarınadır.
Bu bakımdan, şu sırada ABD'nin Türkiye'ye yakınlaşmak için yaptığı jestlere sevinmek ve bu havayı korumaya çalışmak lazım...


Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr