Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bosna - Hersek Kıbrıs Rum kesimini tanıyor ve ancak Cumhurbaşkanı Demirel'in uyarı mektubu üzerine, Lefkoşa'da büyükelçilik açmaktan vazgeçiyor...
Makedonya da aynı şekilde Kıbrıs Rum kesimi ile diplomatik ilişki kurmaya hazırlanıyor, fakat Ankara'nın girişimleri sonunda şimdilik bu planını askıya alıyor...
Kosova'da duruma hakim olan Arnavutlar, bu kez Türklere karşı düşmanca davranıyorlar ve hatta onlara saldırıyorlar. Başbakan Ecevit Tiran'daki görüşmelerinde, Arnavutluk liderlerinden bu konuda yardımcı olmalarını istiyor...
Neden oluyor bütün bunlar? Türkiye son yıllarda aktif bir Balkan politikası izleyerek bölge ülkelerine her türlü desteği sağladı: Para yardımı yaptı, krediler açtı, asker yolladı, mültecileri kendi topraklarında barındırdı, siyasi alanda onların yanında yer aldı, Balkan Şartı gibi barış ve işbirliği anlaşmalarının gerçekleşmesine önayak oldu...
Genelde Türkiye'nin bütün bu yaptıkları, bölgede sempati ve takdir kazandı. Ama bir de baktık ki (tesadüfen aynı günlerde) bu ülkelerin bir kısmı Türk ulusunu rahatsız edecek, hatta kalbini kıracak bazı davranışlarda bulunmaktan çekinmiyorlar...
* * *
EVET, ne oldu da bu ülkelerden böyle çatlak sesler geliyor? Türk diplomasisinin bir kusuru, bir hatası mı oldu?
Hayır, Bosna'nın veya Makedonya'nın Kıbrıs Rum yönetimine yakınlık göstermesinde, ya da Kosova'daki Arnavutların Türkleri hedef almasında, herhalde kabahat Ankara'da olamaz. Türkiye bu ülkelerin gönlünü kazanacak her şeyi yaptı. Eğer onlar aynı anlayışla karşılık vermiyorlarsa, hata onlardadır.
Bu ülkeleri böyle bir hata yapmaya iten nedenleri biliyoruz. Bu nedenler, Balkanlar'daki karmaşadan, tarihi ve kültürel sürtüşmelerden, çıkar çatışmalarından, düzendeki belirsizliklerden kaynaklanıyor.
* * *
BOSNA - Hersek'in Kıbrıs Rum yönetimini tanıma kararında bu ülkenin "sui generis" (kendine özgü) siyasi yapısının büyük payı var. Bosna'da gerçekte bir "devlet içinde devlet" düzeni hakim. Sırplar ve Hırvatlar (tahmini zor olmayan nedenlerden) Kıbrıs Rumlarından yana ağırlıklarını koyunca, Boşnaklar pek karşı koyamadılar. Ancak Ankara sert çıkınca, Başkan İzzetbegoviç araya girerek, etrafı yatıştırdı. Tabii bu, Demirel'in mektup göndermeden önce yapılsaydı, çok daha iyi olurdu...
Makedonya için de benzer bir durum geçerli. Üsküp yönetimi Yunanistan ile olan çıkarlarını - ve Atina'nın baskılarını - hesaba katarak yola çıktı. Ancak Ankara bastırınca, yarı yolda durdu. Bu, Türkiye'nin her şeye rağmen etkinliğini gösteriyor.
Kosova'daki olay ise farklı. Burada Türkler Sırplardan sonra şimdi Arnavutların da husumeti ile karşı karşıya. Önceki gün muhabirimiz Bilge Egemen'in "Nefretin Ülkesi" başlıklı röportajı, acı bir gerçeği gözlerin önüne serdi: Kosova'daki Türkler canlarından, hatta Türkçe konuşmaktan korkuyorlar. Bu, son olaylardan sonra büsbütün kabaran Arnavut milliyetçiliğinin bir sonucu. Ankara'nın bu konuda yapacağı bir şey vardı - ki Ecevit hafta başında tekrarladı - o da, Tiran yöneticilerine "bu durumun son bulması için müdahale edin" mesajını vermek... Ve de bunun bir an önce gerçekleşmesini beklemek...
Görüldüğü gibi, Balkanlar Türk dış politikasını - bütün iyi niyetine ve çabalarına rağmen - zora sokan, karmaşık ve kaypak bir bölge. Türkiye'nin coğrafyadaki talihsizliği bu galiba. Kafkasya ve Ortadoğu da öyle değil mi?



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr