HOLBROOKE'un son Kıbrıs misyonunda başarılı olmaması sürpriz değil. Ayrıca bu, kendi kabahati de değil.
Holbrooke gibi bir diplomasi ustasının dahi, bazen yapamayacağı şeyler vardır. Bu onun yeteneksiz veya beceriksiz olduğu anlamına gelmez.
Aksine, Başkan Clinton'un Kıbrıs özel temsilcisi geçmişteki deneyimlerinin ve birikiminin de desteği ile, bu işe iyi niyetle ve dengeli bir yaklaşımla girdi. Aslında başta güttüğü amaç da oldukça mütevazi idi: İlk aşamada Denktaş ile Klerides'i masaya oturtacak, böylece sorunu çıkmazdan kurtarmaya yönelik bir müzakere süreci başlatacaktı. Ama bu kadarını da gerçekleştirmek olanağını bulmadı.
Neden? İlk bakışta - dün yabancı ajansların da bildirdiği gibi - kabahat Denktaş'ta görünüyor. Çünkü o, kabulü imkansız iki önkoşul ortaya koydu. Birincisi, KKTC'nin bağımsız bir devlet olarak tanınması ve masaya öyle oturulması. İkincisi, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, AB'ye üyelik başvurusunu geri çekmesi ve başlayan görüşmeleri kesmesi...
Holbrooke'un basın toplantısında, Türk tarafına karşı açıkça suçlayıcı bir üslup kullanmamaya özen göstermesi dikkat çekici. Ancak, genel ifadesi, yaptığı temasların sonuçsuz kalmasında, Denktaş'ın öne sürdüğü iki şartın neden olduğu kanısını taşıdığını ortaya koyuyor.
Bununla beraber, Holbrooke işin bu noktaya gelmesinde, AB'nin Türkiye'yi dışlama ve Güney Kıbrıs'la görüşmeleri başlatma kararının büyük payı olduğunu da düşünüyor. Nitekim bunu Denktaş'a da söyledi, basın toplantısında da dile getirdi. Hatta daha da ileriye giderek, "Klerides'in Kıbrıs Türklerini temsil etmediği ve onların üzerinde denetimi olmadığı da bir gerçek" dedi ki, bunu açıkça böyle ifade etmesi de, objektif davrandığını gösteriyor.
* * *
ŞİMDİ denecek ki, eğer Denktaş bu iki ön koşul üzerinde ısrar etmeseydi, Holbrooke başarılı olur, en azından görüşme sürecini başlatabilirdi. Bu doğru. Ama o zaman da, masaya Rum tarafının istediği gibi oturulmaz mıydı?
Gerçi son günlerde Holbrooke'un, bir kelime cambazlığı ile - örneğin "tanıma" yerine "gerçeği kabul etme" anlamına gelen terimlerin kullanılması ile - tıkanıklığı giderebileceği söyleniyordu. Hatta Türk tarafının da böyle bir terminolojiye razı olacağı da belirtiliyordu.
Ancak Dektaş'ın Holbrooke ile 4 görüşmesinde de, masaya oturmak için önce KKTC'nin tanınması - ve ayrıca Rum kesiminin AB ile görüşmeleri kesmesi - üzerinde ısrar ettiği anlaşılıyor.
Türk tarafının bunu izah şekli budur: Masaya nasıl oturulacağı basit bir konu gibi görünebilir ama, bu işin esası ile direkt bağlantılıdır. Klerides Türk tarafını eşit ve egemen bir partner olarak görmek istemiyor. Sırtını AB'ye dayayarak, Türkleri sindirmek istiyor. Eğer amaç Federal bir çözüm bulmak ise, iki ayrı devlet realitesinin tanınması noktasından hareket edilmelidir. Görüşme sürecinde eşitlik sağlanmalıdır. Aksi halde, görüşmeler, daha baştan tıkanır. Geçmişte olduğu gibi...
Hollbrooke'a göre, Denktaş'ın bu iki nokta üzerinde ısrar etmesi, yolu daha başından kapatıyor. Oysa müzakere süreci başlasa, iki ayrı devlet konsepti de kabul edilebilir... Denktaş'ın öne sürdüğü iki ön talep de, bu aşamada gerçekleştirilmesi imkansız koşullardır. Bu da arabuluculuk misyonunda ilerlemeyi imkansız hale getirmiştir.
Holbrooke'un işine, bazı gözlemcilerin "mission impossible" demesi de, boşuna değil!..
* * *
ŞİMDİ ne olacak?
Holbrooke, diplomasi yaşamındaki başarılı sicilini bozmak istemez. Bu nedenle "şimdilik" kenara çekilecek. Ama bu, ABD'nin bu işten elini çektiği anlamına gelmiyor.
Washington (geçen Cuma günkü yazamızda belirttiğimiz nedenlerden ötürü) Kıbrıs sorununun çözümüne kendisini angaje etmiş durumda. Bunu Holbrooke da söylüyor. Dolayısı ile, ABD'nin girişimleri sürecek. Diğer özel temsilci Thomas Miller, adaya gene gidip gelecek. Amerikan diplomasisi, Ankara ve Atina üzerindeki baskıları ile, devrede kalacak...
Bu arada önümüzdeki haftalarda S - 300'ler nedeni ile, adada tansiyonun yükselmesi tehlikesi var. Rum - Yunan tarafı bunu Türkiye'ye karşı BM'den AB'ye kadar çeşitli forumlarda Türkiye'ye karşı bir kampanya başlatmak için kullanabilir. Adada ve bölgede huzursuzluk artabilir...
Bu bakımdan Holbrooke'un başarısızlığı, kimse için sevinilecek bir olay değil doğrusu...
Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025