Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BM Güvenlik Konseyi’nin Libya’ya karşı aldığı askeri eylem kararı, Albay Muammer Kaddafi’nin pes etmesini ve iç savaşın sona ermesini sağlayacak mı?
Tabii bu karar böyle bir umutla alındı. Yani beklenen şey, uluslararası topluluğun askeri baskılarıyla Libya liderinin sivilleri hedef alan saldırıları durdurması ve halkının sesine kulak vermesidir.
Ne var ki Kaddafi gibi dengesiz hareketleri ile tanınan bir diktatörden, böyle sağduyulu, gerçekçi bir davranış beklemek, fazla iyimserlik oluyor. Nitekim kendisinin BM kararına karşı ilk tepkileri, sadece halkına karşı değil, uluslararası topluma karşı da her türlü çılgınlığı göze aldığını gösteriyor.
Bununla beraber, Libya Dışişleri Bakanı Musa Kussa’nın dün akşam Güvenlik Konseyi’nin ateşkes çağrısına uyacağına dair açıklaması biraz umut yaratıyor. Yeter ki bu da lafta kalmasın ve bunun arkası gelsin...

BM’den aksiyon
Mademki Kaddafi’ye pek güvenilmiyor, BM Güvenlik Konseyi neden 1973 sayılı kararı aldı?
Nedenlerden biri, açıkçası, dünyanın -daha doğrusu büyük ve etkin devletlerin- Libya’da olup bitenler karşısında “kayıtsız” kalmadığını göstermek ve böylece Kaddafi’yi baskı altında tutmaktır.
Aslında bu karar günlerce süren tartışmalardan sonra, oldukça geç alındı. Başta İngiltere ve Fransa’nın ön ayak olduğu bu girişim, daha sonra Arap Birliği, Afrika Birliği, İslam Örgütü gibi kuruluşların da desteğiyle sonuca ulaşabildi.
Kararın önemli yanı, sadece Libya semalarında bir “uçuşa yasak bölge” ilan etmesi değil, aynı zamanda “işgal dışında, gerekli görülecek diğer askeri tedbirleri” almayı öngörmesidir.
Bunun da anlamı şudur: Oluşturulacak olan “Koalisyon”a dahil ülkeler tank, top gibi hedefleri ve askeri tesisleri havadan bombalayabilecektir.
Daha önce “uçuşa yasak bölge”ler tek başına pek sonuç vermemiştir. Örneğin 1992’de Bosna’ya karşı uygulanan karar, 3 yıl sonra Miloseviç’in Srebrenitsa katliamını gerçekleştirmesine engel olmamıştı. 1992’de Irak’a karşı uygulanan uçuş yasağı Saddam’ı durdurmadığı gibi...
Bu kez uçuş yasağına, sınırlı hava operasyonları ve daha geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlar da ekleniyor. Ancak dediğimiz gibi, bunların Kaddafi gibi bir çılgını durdurup durdurmayacağı belli değil.
Fakat hiç olmazsa, Güvenlik Konseyi’nde alınan karar, uluslararası camianın Libya’daki olaylara “seyirci” kalmadığını, her şeye rağmen kolektif vicdanın hareket geçmek cesaretini gösterdiğini, hatta bunu yaparken riskler de üstlendiğini ortaya koyuyor. Bu, Libya’da ve diğer Arap ülkelerinde, diktatörlere karşı yaygınlaşan halk hareketlerine destek ve cesaret verecektir.

Türkiye’den onay
Gelelim Türkiye’nin tutumuna:
Ankara, BM kararına olumlu bir tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Gül, “uluslararası meşruiyet” çerçevesinde hareket edilmesinin doğru bir davranış olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, tarafların derhal ateşkes ilan etmelerini ve halkın taleplerinin dikkate alınmasını istedi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu da, Güvenlik Konseyi kararlarının bağlayıcı olduğunu ve Türkiye’nin de bunu benimsediğini belirtti.
Dün de belirttiğimiz gibi Türk hükümeti Libya konusunda örneğin, Mısır olayından farklı, daha çekingen bir tavır almış, Başbakan yaptırımlara ve askeri tedbirlere şiddetle karşı çıkmıştı.
Şimdi Ankara o tutumunu “rektifiye” ediyor ve BM kararına dayanarak Kaddafi’ye karşı daha net bir duruş sergiliyor.