Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AZERBAYCAN Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, önceki gün ziyaret ettiği Brüksel’den Ankara’ya şöyle seslendi: “Yukarı Karabağ sorunu, Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecine bağlandı mı, bağlanmadı mı? Bu basit sorunun tek bir cevabı var: Evet mi, hayır mı?”
Aslında mesele Aliyev’in sorduğu gibi alenen “evet” veya “hayır” şeklinde yanıtlanacak kadar” basit olmadığı için, Ankara yanıtını medya kanalıyla vermemeyi yeğliyor.
Yüksek bir Türk yetkilisinin bize dediği gibi, Türkiye resmen mahremiyeti korunması gereken bu süreç hakkında Aliyev’e gerekli bilgileri iletmiş bulunuyor. Bu konuda bir iletişim kopukluğu yok, Yani Azerbaycan liderinin sorduğu sorunun cevabını bilmesi ve daha da önemlisi, Türkiye’ye güvenmesi gerekir...
Gerçekten Türkiye-Ermenistan yakınlaşması süreci ile Yukarı Karabağ sorunu arasında direkt bir bağ kurulup kurulmadığı konusunu bir “evet” veya “hayır” şeklinde ifade etmek mümkün değil. Veya diplomatik sürecin gizliliği ve kırılganlığı nedeniyle şu anda alenen böyle bir ifade kullanmak da doğru değil... 

Güven eksik...
BİZİM anladığımıza göre, geçen hafta açıklanan kapsamlı mutabakat veya “yol haritası”, açık bir şekilde Yukarı Karabağ “ön şartı”nı içermiyor. Yani, bu süreçte Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi için, önce Karabağ meselesinin halledilmesini öngörmüyor. Ancak bu sürecin “sürekliliği ve sonuç vermesi” Ermenistan’ın işgal ettiği Karabağ etrafındaki Azeri topraklarından çekilmesi ve Yukarı Karabağ’ın statüsüyle ilgili müzakerelerde takınacağı tavra bağlı olacak. Türkiye bu iki sürecin paralel olarak gelişmesi konusunda kararlı ve ısrarlı davranacak.
Türk liderleri Aliyev yönetimine bu güvenceyi defalarca verdi. Ama her nedense Bakü Ankara’ya hâlâ güvenmiyor. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın bir an önce Bakü’ye gidip Aliyev’in kaygılarını gidermesinde yarar var.

Konuşmadan olur mu?
TÜRKİYE’nin Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmesi ile Yukarı Karabağ arasındaki ilinti konusunda Bakü ile Ankara arasında temel görüş farkı bulunduğu açık.
Bakü, Türkiye’nin normalleşmeye Karabağ ön şartını bağlamasını istiyor. Azerilere göre Türkiye sınırların açılmasını ve diplomatik ilişkilerin kurulmasını Karabağ sorununun halli için bir baskı unsuru olarak kullanmalı. Aksi halde, Erivan daha da şımaracak ve Azerbaycan’ın şartlarını yerine getirmeyecek...
Ankara’nın argümanı ise, Türkiye’nin normalleşme sürecini Azerbaycan lehinde çok daha etkin biçimde kullanabileceği ve bunun Bakü’nün de yararına olacağıdır.
Bizim de öteden beri bu köşede belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin Ermenistan’la konuşmaması, ilişki kurmaması, şimdiye kadar (yani 16 yıldır) Karabağ sorununun halline hiç katkıda bulunmadı. Şimdi başlatılan diplomatik süreç, Dışişleri Bakanı Babacan’ın deyişiyle “sorunların donmuş kalması yerine taşların yerinden oynatılması” olanağını yaratıyor.

Güvence yetmez mi?
NİTEKİM normalleşmeye yönelik görüşmelere paralel olarak Ermenistan’ın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi ve Karabağ sorununun çözümü için çok yanlı çabaların yoğunlaşmakta olduğu görülüyor.
AGİT’in Minsk Grubu (ve özellikle Rusya ve ABD) şimdi aktif olarak devrede. Aliyev ile Sarkisyan haftaya buluşuyor. Babacan’ın belirttiği gibi halen bu sorunun çözümü için daha fazla umut var.
Yani, Türkiye’nin Ermenistan’la başlattığı müzakere sürecinde, Yukarı Karabağ meselesi doğrudan “yol haritası”na dahil edilmemiş de olsa, fiilen dolaylı bir bağ kurulmuş oluyor.
Aliyev’den beklenen, Ankara’nın “evet” veya “hayır” demesini istemesi yerine, verdiği güvenceye güvenmesidir.