Lübnan'daki BM Barış Gücü'ne katılıp katılmama konusu Türkiye'de tartışılmaya başladığı günden itibaren, lehte veya aleyhte öne sürülen görüşlerin, temelde, dış politikanın rotası ile ilgili olduğu görüldü.Lehteki argümanlar, öteden beri izlenen politikalar doğrultusunda Türkiye'nin uluslararası camiayla birlikte hareket etmesi ve bölgede aktif rol oynaması gereğini savunuyor.Aleyhteki görüşler ise Batı'ya karşı duyulan küskünlük ve endişelerin de etsisiyle, Türkiye'nin bölgedeki çatışmaların ve siyasi gelişmelerin dışında kalmasından yana.Meclis bugün Lübnan'a asker gönderme konusunda kararını verirken, Türkiye'nin halen dış politikada hangi noktada bulunduğunu, bir rota değişikliği isteyip istemediğini de sergilemiş olacaktır. BUGÜN Lübnan ile ilgili tezkereyi görüşecek olan TBMM'nin vereceği karar, bu ülkeye "asker gönderme-göndermeme" konusunun ötesinde, Türk dış politikasının yönü üzerinde, tavrını ortaya koyacak. Bu konuda hükümetin verdiği mesaj belli. İktidar partisinde bazı çatlaklar varsa da, çoğunluğun hükümetin tavrını benimsediği anlaşılıyor.Ancak ana muhalefet partisi başta olmak üzere, siyasi grupların çoğunun Lübnan'a asker gönderilmesine daha baştan karşı çıktığı malum.Önemli olan, kamuoyunun geniş oranda asker gönderme fikrine karşı çıkmasıdır.Bunun çeşitli nedenleri var tabii. Politikacılar gibi, "sokaktaki adam"ın öne sürdüğü gerekçelerin bir kısmı mantıklı; bir kısmı ise tamamen duygusal veya dezenformasyondan ya da önyargıdan kaynaklanan komplo teorilerine dayalı...Genelde asker gönderilmesine karşı çıkanlar (buna dinciler, milliyetçiler, bir kısım solcular ve liberaller de dahildir), Lübnan'da şimdi ABD ve İsrail'in kendi çıkarları lehine bir durum yaratmaya çalıştıklarını, Türkiye'nin buna alet olmaması gerektiğini, Lübnan'da hâlâ savaş tehlikesinin bulunduğunu ve Mehmetçiğin böyle bir risk almasına hiç gerek olmadığını savunuyorlar.BM'nin 1701 sayılı kararının tüm taraflarca onaylandığı, Lübnan kadar Hizbullah'ın, hatta Suriye ve İran'ın da buna destek verdiği gerçeği, bu çevrelerin görüşünü her nedense etkilemiyor. Nasıl ki, gönderilecek Türk askeri birliğinin görevinin oldukça sınırlı olması ve risk oranının asgariye indirilmesi etkili olmuyorsa... Hükümet kararlı Son günlerde Lübnan'la ilgili tartışmalar, toplumda bir süredir görülen ABD ve Batı aleyhtarlığını ve Hizbullah dahil, başka güçlere karşı artan ilgi ve sempatiyi, sonuçta da Türkiye'nin dış politikasını değiştirmesi arzusunu yüzeye çıkarmıştır.Muhalefet partilerinin Lübnan meselesinde kullandığı dil ve argümanlar da bu eğilimleri güçlendirmiştir."Milliyet"in internet sitesine okuyuculardan gelen binlerce mesaj bir gösterge olarak kabul edilirse, kamuoyunun yüzde 80'inin Lübnan'a askerin gitmesine karşı çıktığı sonucuna varılabilir.Sayılar, oranlar bir yana, genel eğilimin bu yönde olduğu bir gerçek.Bu da, asker göndermenin kesinleşmesi halinde, hükümetin ve kararı uygulayacak kurumların, sert eleştiri ve suçlamalara hedef olmaya devam edeceği anlamına gelir.Eğer Lübnan'a asker göndermeye karşı geniş halk kitlesinin tepkisi devam ederse, uygulama gönülsüz biçimde olacaksa, olay huzursuzluk ve gerginlik yaratacaksa ve bu Ankara'nın aynı safta yer aldığı ülkelerle ilişkilere de olumsuz yansıyacaksa, bizce bu karar ertelensin, daha iyi... skohen@milliyet.com.tr Halk tepkili