Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Binali Yıldırım’ın geçen hafta basına yaptığı geniş sunumda dış politikayla ilgili söyledikleri, iktidara geldikten hemen sonraki konuşmasında kullandığı “Daha az düşman, daha çok dost” ifadesine açıklık getirdi.
Başbakan’ın bu demecinde dört ülkeden -Rusya, İsrail, Mısır ve Suriye- söz etmesi, bunlarla ilişkilerin düzelmesine önem ve öncelik verildiğini gösteriyor.
Yıldırım’ın deyişiyle, Rusya ile ilişkilerde “geniş resim”e bakmak gerekiyor. Aslında halklar arasında düşmanlık yok. Uçak krizinin yarattığı gerginliğin giderilmesi iki ülkenin de yararına...

Diplomasi devrede

Ankara’nın zedelenen ilişkilerin onarımı için yaptığı jestlere karşı Moskova’nın tepkisinde henüz bir değişiklik yok. Rusya özür ve tazminat şartlarında ısrarlı. Ama Başbakan’ın bu konuda söyledikleri Türk diplomasisinin Rusya ile uzlaşma çabalarını sürdürmekte kararlı olduğunu gösteriyor.
İsrail ile ilişkiler konusunda Başbakan’ın açıklamaları, yapılan temasların artık mutabakat noktasına ulaşmak üzere olduğu sinyalini veriyor.
Mısır konusunda ise Yıldırım Türkiye’nin darbeye karşı tutumunu tekrarlamakla beraber, ticari, ekonomik ve sosyal ilişkilerin yeniden canlandırılması isteğini dile getirdi. Ancak diplomatik ilişkiler normalleşmeden diğer alanlarda bir hareketlenme olasılığı henüz zayıf görünüyor.
Başbakan Suriye’ye de değildi ama daha çok Kuzey’deki gelişmelerden bahsetti ve esas krizin çözümü gibi konularda Ankara’nın bilinen tutumuyla ilgili yeni bir şey söylemedi...

Yeni ayarlama

Yıldırım hükümetinin dış politikada son zamanlarda kaybedilen dostlukları yeniden kazanmaya öncelik vermesi yerinde ve zamanında atılan bir adım...
Bu aynı zamanda, dış politikada da nelerin kötü gittiğini araştırmak ve bunun nedenlerini belirleyerek gereken ayarlamaları yapmak için de bir fırsat sayılmalıdır.
Bazı meselelerde (Suriye, Rusya gibi) gerçekleri ön planda tutmayan değerlendirmeler ve hesap hataları yapılmıştır. Bazı konularda (Mısır gibi) ideolojik faktörlerin de etkisiyle veya “ilkesel tavır” gerekçesiyle taraflı hareket edilmiş, bu da ters sonuçlar vermiştir...
Oysa dış politikada gerçeklik ve pragmatizm esastır.
Hükümetin “Daha az düşman, daha çok dost” amaçlı politikası “yalnızlık” halinin, sanıldığı kadar “değerli” sayılmadığının bir işaretidir.
Kaybedilen dostların yeniden kazanılmasına şimdi öncelik verilmesi bir bakıma yanlışların da düzeltilmesi ihtiyacının duyulduğu anlamını taşıyor.
Ancak kaybedilen dostlukları yeniden kazanmaya çalışırken, daha önce kazanılan dostlukları da -ve ittifakları- kaybetmemeye özen göstermek gerek...