Geçen cuma Kıbrıs’ta gerçekleşen Talat-Hristofyas mutabakatının hayata geçirilmesine yönelik adımlar atılmaya başlandı.
Yeni müzakere sürecinin zeminini hazırlayacak çalışma grupları ile teknik komitelerin oluşturulmasına ilişkin ilk toplantı dün yapıldı. Bu gruplar ve komiteler 3 ay sonra bir araya gelecek olan Kıbrıs Türk ve Rum liderlerinin yapacağı esas müzakereler için bir yol haritası hazırlayacak...
Önümüzdeki birkaç gün içinde, gene Talat-Hristofyas zirvesinde varılan mutabakat uyarınca, Lefkoşa’yı ikiye ayıran Lokmacı “sınır geçidi” açılacak. Bunun için de ön çalışmalar başladı. Böylece 44 yıldan beri kapalı olan bu sınır kapısı da açılmış olacak.
Oluşmakta olan bu yeni havada önümüzdeki günlerde bir dizi ziyaretçi de adaya gelmeye hazırlanıyor. AB Komisyonu üyesi Olli Rehn, ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Matthew Bryza, BM Genel Sekreter yardımcılarından Lynn Pascoe bunlar arasında...
Böylece uzun bir durgunluk döneminden sonra, Kıbrıs işi gene uluslararası arenada hareketleniyor.
Kuşkular sürüyor
Türk tarafında Talat-Hristofyas mutabakatı, genelde her zamanki gibi “ihtiyatlı iyimserlik”le karşılanmakla beraber, bazı derin kuşkuların da ifade edilmesine vesile oldu.
Uzun zamandan beri duydukları düş kırıklığı ve güvensizliğin sonucu olarak, Kıbrıs Türklerinin bu kez de geçen cuma zirvede varılan mutabakata şüpheyle bakmalarını normal karşılamak lazım. Bu kuşku ve güvensizliğin giderilmesi, önümüzdeki süreçte Rum tarafının sergileyeceği tavra ve de Türklerin gelişmelere daha geniş ve objektif bir perspektiften bakmalarına bağlı.
Türk tarafında son zirvedeki mutabakatı eleştiren bazı çevrelere göre, Talat komitelerin oluşturulmasına razı olmakla, Hristofyas’ın (8 Temmuz 2006 anlaşmasını yeniden canlandırmak suretiyle) istediğini kabul etmiş oldu. Buna karşılık Annan Planı üzerindeki ısrarından da vazgeçti...
Aslında bu hazırlık süreci için 3 aylık bir zaman limiti kondu ve esas müzakerelerin bu sürenin hemen sonunda başlamasına karar verildi. Bu müzakerelerde Annan Planı’nın öngördüğü esaslar da görüşülecek.
Bu nedenle yapılan açıklamada ne 8 Temmuz’dan ne de Annan Planı’ndan söz edildi.
Kaldı ki, BM’nin eski Kıbrıs özel temsilcisi Alvaro de Soto‘nun “Cyprus Mail” gazetesine söylediği gibi, Annan Planı yıllar boyunca yapılan görüşmelerden kaynaklanan bir müktesebatı içeriyor. Zaten BM de bu plana resmen hiçbir zaman Annan adını vermemiştir...
Yani yeni müzakere sürecinde, bu planda yer alan esaslar ve parametreler, gene masaya gelecektir.
Amaç birleşmekse...
Talat görüşmelere, Türk tarafının bilinen temel esasları (iki devletin eşitlik içinde oluşturacağı federal bir devlet) zemininde adanın “birleşmesi” teziyle oturuyor.
Türk tarafının resmi görüşü bu. Ama böyle bir birleşmeye karşı olan ve KKTC’nin varlığının -ayrı bağımsız bir devlet olarak- sürdürülmesinden yana olan çevreler de var.
Birleşme, uzlaşmayı ve dolayısıyla bazı ödünler verilmesini gerektirir. Bugünkü statükonun devamı seçeneğinin ise, tabii başka sakıncaları ve komplikasyonları var.
Ama eğer gerçekten birleşme amacıyla müzakerelere oturuluyorsa, bilelim ki, uzlaşmak için bir orta yol bulmaktan başka çare yoktur. Bunun için de güçlü bir siyasi irade ve cesaret gerekir...
Ankara, şu sırada yaşadığı siyasal gerilimler ve sıkıntılar içinde buna ne kadar hazır?
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025