Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami Kohen

BELİRTİLER gayet açık: Yeni hükümetin dış politikası, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'in damgasını taşımaya başlıyor...
Başbakan Mesut Yılmaz ve koalisyonun ANAP kanadı, daha çok iç sorunlarla meşgul iken, Ecevit'in dış konularda inisiyatifi ele aldığı ve dış politikayı kendi görüşleri doğrultusunda yönlendirmeye çalıştığı görülüyor.
Kıbrıs ve AB ile ilişkilerdeki son gelişmeler, bunun iki örneği.
"Kısmi bütünleşme"nin yolunu açan Kıbrıs ortak deklarasyonu, Ecevit'in öteden beri savunduğu düşüncelerin ifadesini taşıyor. Bu yöndeki çalışmalar da onun tavsiyesi ile yapıldı... AB ile Gümrük Birliği'nin yeniden gözden geçirilmesine ilişkin açıklama da, Ecevit'in Dışişleri Bakanlığı'na verdiği talimatın sonucu. Bunu da bizzat kendisi "Hürriyet" Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e söyledi...
Demek ki, dış politika ile ilgili önemli çıkışlar, Başbakan Yardımcısı'ndan geliyor. Bunların hükümetin resmi politikası haline gelmeden önce, koalisyon kanatlarına ne ölçüde duyurulduğunu ve Bakanlar Kurulu'nda, veya ilgili bakanlıklarda ne kadar tartışıldığını merak ediyoruz...
* * *
GÜMRÜK Birliği'nin masaya yatırılarak yeniden müzakere edileceğine ilişkin haberler, AB çevrelerini şaşırttı. Bir Batılı diplomat, bu konuda önceki güne kadar ekonomi ve dış ticaretle ilgili bakanlarla ve bürokratlarla yaptığı temaslarda böyle bir kararın veya niyetin en ufak işaretini görmediğini söylüyor ve soruyor: "Bundan önceki hükümetin çok başlı dış politikası tekrarlanıyor mu yoksa?"
Yeni hükümetin daha işin başında, bu şekilde algılanan bir izlenim yaratması, hiç de iyi değil. Yapılan açıklamaların (niyet beyanı şeklinde dahi olsa), hükümetçe tam olarak benimsendiğini ve bunun Yılmaz iktidarının politikası olduğunu gösteren bir tavır ortaya koymak lazım. Aksi halde zihinler - şimdiki gibi - karışmaya mahkum...
Gümrük Birliği'nin birden bire "yeniden müzakere edilecek bir konu" olarak lanse edilmesi, sadece yabancıları değil, sorumlu mevkideki bazı yetkilileri ve iş çevrelerini de şaşırttı. Memurlar resmen konuşamıyor ama, çeşitli kuruluşların yetkililerinin ve işadamlarının söyledikleri, gazetelerde yer alıyor. Çoğu bu çıkışı yanlış ve zamansız buluyor.
Ecevit'in gerekçesi, Gümrük birliği pazarlığının iyi yapılmadığı ve bu nedenle bundan AB'nin kazançlı, Türkiye'nin de zararlı çıktığıdır. Müzakereleri yürüten, başta zamanın Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın olmak üzere, çeşitli bürokratlar ve uzmanlar, bu savı kabul etmiyor. Türkiye'nin 1996'da Gümrük Birliği'nin işleyişinden 5 milyar dolarlık bir açık verdiği doğru. Ancak uzmanların verdiği bilgiye göre, ilk 2 - 3 yılda böyle bir açık beklenir. Kaldı ki, artan ithalatın büyük bölümü, yatırım malları alanındadır. Bu da, Türkiye'nin sadece AB'ye değil, diğer ülkelere de ihracatına, ayrıca turizme, bavul ticaretine ve diğer sektörlere güç kazandırıyor.
AB yetkilileri, Ecevit'in yaptığı açıklamanın "pek açık" olmadığını söylüyor ve "tam olarak neyin yeniden müzakeresini istiyor" diye soruyor. Aslında Ecevit'te demecinde böyle bir müzakerenin emsali olup olmadığını bilmediğini ve konunun incelenmesi için Dışişlerine talimat verdiğini söylüyor...
Kuşkusuz Türkiye'nin lehinde işlemeyen bir durum varsa, bunun düzeltilmesi gerekir. Bunun için konu yeniden masaya da yatırılabilir. Ancak önemli olan, bağcıyı dövmek değil, üzümü yemektir. Tüm ülkelerin (Avrupa dışındakilerin dahi) AB ile daha yakın bağlar kurmaya çalıştığı bir sırada, Türkiye'nin Topluluğu karşısına alan veya ona meydan okuyan bir tavır takınması, yarar değil, zarar getirir...
* * *
SON günlerde gerek Kıbrıs gerekse AB konusunda yapılan beyanlar, dış politikada - doğru veya yanlış - bir yön değişikliği izlenimini yaratmış bulunuyor.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in basın toplantısında ve diğer demeçlerinde getirmeye çalıştığı açıklığa rağmen...
Galiba Cem'in işlevi de Cengiz Çandar'ın dün "Sabah"ta yazdığı gibi, "hasarı asgariye indirmek" olacak!..


Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr