Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu ne anlama geliyor? İran'ın önceki gün Natanz nükleer tesislerinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (IAEA) ait kilidi sökmesi ve kameraları kaldırmasıyla artık meseleyi diplomasi yoluyla halletmek umudu kalkıyor mu?İran'ın uluslararası camiaya meydan okurcasına, IAEA ile diyaloğu keserek ve uzlaşıcı bir formül sunan Rusya ile 16 Şubat randevusunu iptal ederek, uranyum zenginleştirme faaliyetine girişmesi, sorunun 6 Mart'ta BM Güvenlik Konseyi'ne götürülmesini kaçınılmaz kılıyor.İşin Konsey'e gelmesi, krizin artık bütün dünyayı etkileyebilecek boyutlar alması demektir. Bütün bunları önlemenin yolu "kırmızı çizgi"nin aşılmamasıdır. Eğer 6 Mart'a kadar IAEA veya Rusya ile diyalog bağlamında yeni bir gelişme olmazsa ve hele İran, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın dediği gibi atom anlaşması NPT'den de çekilirse, uluslararası camia bunu "kırmızı çizgi"nin aşıldığı şeklinde değerlendirecek ve ona göre tedbir almaya yönelecektir...* * *BATI ile İran arasındaki zıtlaşmanın bir çatışma (ille askeri değil; siyasi, ekonomik, psikolojik alanda) noktasına gelmesinin yaratabileceği vahim sonuçları tahmin etmek dahi korkutucu. Aslında İran'ın atom bombasına sahip olması ihtimalini daha korkutucu sayanlar da var. Hangisinin daha kötü olduğu ise, "ölümlerden ölüm beğenmek" gibi bir şey!..Bu nedenle diplomasiye sımsıkı sarılıp işi "olacağa" bırakmamak lazım. Nitekim BM'den AB'ye ve Rusya'ya kadar, çeşitli ülkeler ve kurumlar, İran'ı diyalog yoluyla ikna etmeye çalışıyor. Ancak Ahmedinecad yönetimi kararını kesin vermiş durumda: İran kendi nükleer programını uygulama hakkına sahip. Aynen başka ülkelerin olduğu gibi. Dolayısıyla kimse bu hakkı elinden alamaz...Tahran bu konuda öylesine kararlı (ve inatçı) davrandıkça, diplomasi neyi değiştirebilir? Ama gene de çabaları sürdürmekten daha iyi bir yol yok. Böyle krizlerde diplomasinin son dakikada da olsa durumu kurtaran formüller üretebildiği görülmüştür...* * *İRAN krizinin temelinde yatan başlıca faktör güvensizliktir. İran yönetiminin politikası ve açıkça beyan ettiği hedefler, ayrıca geçmiş yıllarda nükleer çalışmalarını gizlice sürdürmesi, uluslararası camianın Tahran'a şüpheci bir gözle bakmasına yol açmıştır. Açıkçası, eğer İran'da bugünkünden farklı bir rejim veya liderlik olsaydı, herhalde dünya İran'ın nükleer enerji programını geliştirmesine karşı çıkmazdı.Ne var ki Ahmedinecad'ın sözleri ve davranışları, uzlaşmaya müsait bir ortam yaratmıyor. Bu da bugünkü rejimin karakterinden kaynaklanıyor.Ankara'daki Avrasya Araştırmalar Merkezi ASAM'ın İran uzmanı Arif Keskin'in "Stratejik İnceleme" dergisindeki makalesinde yer alan şu cümleler, işin iç yüzünün daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor: "Ahmedinecad, dış politikada pragmatist tutumun iflas ettiğine inanan bir akıma mensuptur... Kendilerini Batı ile savaş halinde gören muhafazakârlara göre rejimin bekasının sırrı güçlü olmaktan geçmektedir... İran'ın yeni dönemdeki dış politikasını, güçlü gözükmek, oyunun mahiyetini ve alanını belirlemek için saldırgan olmak ve krizi farklı bir kriz tırmandırarak çözmek şeklinde açıklamak mümkündür." skohen@milliyet.com.tr BATILI diplomatlara göre, İran uranyum zenginleştirme programını uygulamaya koymakla "uluslararası kırmızı çizgi"yi aşma noktasına geldi...