Libya’da haftalardan beri devam eden iç savaşta varılan nokta şunu gösteriyor: Bu krizi askeri yoldan çözmek imkânsız...
Çatışmalar böyle devam ederse, bunun sonucu sadece daha fazla kan, daha fazla yıkım, daha fazla acı olacak.
Tablo gayet açık:
- İsyancılar Bingazi ve Batı bölgesindeki bazı stratejik yerlere hâkim, ama Kaddafi güçlerinin yoğunlaşan saldırıları karşısında direnmekte çok zorlanıyorlar ve bazı kesimlerde geri çekiliyorlar. Müttefik uçakları ilk harekete geçtiğinde, isyancıların atağa kalkması üzerine, Kaddafi güçlerinin gerileyeceği sanılmıştı. Oysa bunun tersi oldu. Bununla beraber isyancılar Bingazi başta olmak üzere Batı bölgesindeki hâkimiyetlerini koruyorlar.
- Kaddafi’nin ordusu, müttefiklerin hava operasyonlarında yediği darbelere rağmen, isyancıların elindeki kent ve kasabalara karşı saldırılarını sürdürüyor. Ordu birlikleri, hava saldırılarından korunmak için farklı taktikler uyguluyorlar, hatta sivilleri canlı kalkan olarak kullanıyorlar. Buna rağmen, Kaddafi amaçladığı gibi karşı cepheyi çökertip Batı bölgesini ele geçirmeyi başaramıyor.
- Müttefik hava kuvvetleri, BM Güvenlik Konseyi’nin kararını verdiği yetki ile başta yoğun bombardımanlara girişti. Daha sonra NATO komutası altında sürdürülen operasyonlar, Kaddafi’nin ordusunda epey tahribat yaptı, ama açıkçası onu saf dışı edemedi. Nitekim Libya askerleri saldırılarını sürdürüyorlar. Bu da karadaki çatışmaların sırf hava gücü ile durdurulamayacağını gösteriyor
Ateşkes ve sonrası
Taraflar askeri yoldan birbirlerini dize getiremediklerine göre, bu savaşın böyle devam etmesi Libya’yı nereye götürür?
Açıkçası, hiçbir yere.
Kaddafi koltuğunu korumakta, isyancılar da onu devirmekte ısrar ettikleri sürece, daha üstün ateş gücüne sahip Libya ordusu ile NATO hava kuvvetlerinin desteğindeki isyancılar arasındaki bu savaş böyle gider... Velev ki, sağduyu hâkim olsun ve bir ateşkes sağlansın.
Türkiye’nin bu yönde üstlendiği diplomatik girişim, önem taşıyor. Başbakan Erdoğan’ın ana hatlarını açıkladığı “yol haritası” aslında ateşkes ile başlayan ve siyasi bir çözüm kapısını açan kapsamlı bir barış planı niteliğini taşıyor.
Planın çatışmaların bir an önce durdurulmasına ilişkin bölümünün önemli bir unsuru, Kaddafi güçlerinin kuşattığı yerlerden geri çekilmesini öngörmesidir. Ateşkesten sonraki bölümün dikkat çeken yönü de, siyasal değişim-dönüşüm sürecine “ivedilikle” bir geçişin sağlanmasıdır.
Kaddafi’siz mi?
Tabii bu plan, Başbakan’ın da açıkladığı gibi, Libya temas grubunun Katar’da yapacağı toplantısında detaylı olarak tartışılacak. Bu arada Türk diplomasisi, tüm ilgili taraflarla diyalogunu sürdürecek.
Böyle bir planı taraflara kabul ettirip hayata geçirmek hiç de kolay olmayacağı açık. Şu anda cevapları belli olmayan bir dizi soru var: Kaddafi bu şartlarla bir ateşkese razı olacak mı? İkinci aşamadaki süreç, pratikte onun iktiranın -yani rejiminin- son bulmasını içerdiğine göre 42 yıllık diktatör bunu kabul edecek mi? Ateşkesi kim, hangi görev tanımı ve yetkiyle denetleyecek? Ülkedeki iki başlılık -yani fiili bölünme- nasıl giderilecek? Çeşitli unsurlardan oluşan isyancılar, silahı bıraktıktan sonra kendi aralarında ve halkın diğer kesimleriyle birleşecekler mi?
Bu soru listesi daha uzatılabilir. Önemli olan bir an önce ateşin kesilmesidir. Çünkü bu krizin “askeri çözümü” yoktur. Ama “siyasi çözüm”ün de hiç kolay olmayacağını şimdiden bilelim.