BM Medeniyetler İttifakı İştirakçiler Forumu’nun İstanbul’da gerçekleşen iki günlük toplantısı, bütün dikkatlerin Suriye’deki insanlık dramı üzerinde toplandığı bir zamana rastladı.
Gerek BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un, gerekse Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmaları, bu komşu ülkedeki son olaylar üzerinde odaklandı.
Ne yazık ki bu olanlar yüksek idealler ve çok iyi niyetlerle kurulan “Medeniyetler İttifakı”nın yarattığı umutlara gölge düşürüyor.
BM Genel Sekreteri, “Medeniyetler İttifakı” konusunda, uluslararası platformda olumlu gelişmeleri duyurması beklenen konuşmasında, Suriye’deki vahim durumu dile getirerek, bu ülkenin iç savaşa sürüklenmekte olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan da, Hule katliamının ışığında, Suriye’deki mezalime değindi ve konuyu daha geniş bir çerçeve içine alarak, günümüzde Norveç’ten Almanya’ya kadar Avrupa’da da ayrımcılığın ve şiddetin tırmanmakta olduğunu vurguladı.
Çatışma trendi
Gerçekten “Medeniyetler İttifakı” kavramının çeşitli etkinliklerle hayata geçirilmesine çalışıldığı bir dönemde, bu tür aşırı hareketler Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Asya’ya kadar çeşitli bölgelerde giderek tırmanıyor.
Kuşkusuz bunun odak noktası Ortadoğu. İlginç olan husus dinsel, mezhepsel, etnik sürtüşmelerin -veya başka bir deyişle “Medeniyetlerin Çatışması”nın- sadece farklı milletler arasında değil, aynı ülkenin insanları arasında da cereyan etmesidir. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, Afganistan’da, Sudan’da, Somali’de vs. olduğu gibi...
Başbakan’ın hatırlattığı gibi, bu tür sürtüşmeler “medeni” diye bilinen ülkelerde de oluyor. Norveç’te, Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, İspanya’da olanlar bunun canlı örnekleri...
Bu trend, Amerikalı düşünür Samuel Huntington’un ünlü “Medeniyetlerin Çatışması” başlıklı kitabındaki görüşleri yönünde genel bir gidiş olup olmadığı sorusunu akla getiriyor.
Huntington, dünyadaki uyuşmazlıkların ve çatışmaların esas sebebinin ekonomik veya ideolojik olmaktan çok, artık kültürel bir nitelik arz ettiğini iddia etmişti. Ona göre günümüzde dünyanın çeşitli bölgelerinde çatışmalar, din, mezhep, etnik, kültür farklılıklarından kaynaklanıyor.
Kimse bunda bir gerçek payı olmadığını söyleyemez ama aksini kanıtlayan örnekler de var. Ama insanlığın ve özellikle sağduyu sahibi liderlerin görevi, tam aksine, “Medeniyetler Çatışmasını” önleyecek tedbirleri almaktır.
İspanya’nın eski Başbakanı Jose-Luis Rodruguez Zapatero 2004’te BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında “Medeniyetler İttifakı” fikrini işte böyle bir misyon anlayışı ile ortaya atmıştı. Ona derhal en hararetli desteği veren de Başbakan Erdoğan’dı. Nitekim bir yıl sonra, Erdoğan ve Zapatero bu fikri geliştirdiler ve “Medeniyetler İttifakı” adını verdikleri iddialı uluslararası girişimin eşbaşkanlığını üstlendiler. Kısa zamanda bu girişim BM çerçevesi içine alındı ve kurumlaştırıldı.
İttifak vizyonu
O günden bu yana bu kurum pek çok proje geliştirdi, pek çok konferans ve benzer etkinlikler düzenledi. Amaç farklı din, ırk, mezhep ve kültürlere sahip insanların kardeşçe bir arada yaşayacağı, önyargıların, düşmanlıkların, kin ve nefretin ortadan kalkacağı, huzurlu ve uyumlu bir dünya yaratmak...
Böyle bir ideali ve vizyonu gerçekleştirmek çok zor tabii. Başbakan’ın da konuşmasında belirttiği gibi “Medeniyetler İttifakı” hareketinin kaydettiği ilerlemelere rağmen, “son zamanlarda dünya genelinde, insanın insana kastettiği eylemler” artmış bulunuyor.
Tabii ki bu insanlığın “Medeniyetlerin Çatışması” ortamına kendi haline terk edilmesi, halen yaşanan insanlık trajedilerinin devam etmesine izin verilmesi için bir sebep değil.
Bilakis, bugün belki her zamandan daha fazla “Medeniyetler İttifakı” vizyonunu canlı tutmaya ve o yönde çalışmaya ihtiyaç vardır.