Milliyet gazetesinin satıldığı haberini yurtdışı seyahati esnasında öğrendiğimde şaşırmadım doğrusu. Aydın Doğan’ın bir süreden beri gazeteyi satmaya çalıştığını biliyorduk. Ali Karacan’ın Erdoğan Demirören ile birlikte Milliyet’i almayı çok arzu ettiğini ve Doğan grubu ile bunu müzakere ettiğini de duymuştuk.
Satış haberinin “resmen” ilan edilmesinin, bu gazetede 1954’ten beri aralıksız çalışan bir “duayen” olarak, bende karışık duygular yarattığını itiraf etmeliyim.
Aydın Doğan’ın 32 yıl önce Türk medya dünyasına girişini sağlayan Milliyet’i satmak zorunluluğunu duyması, biz gazetenin “eskileri” için, gerçekten üzücüdür. Ama öte yandan Milliyet’in yeni patronlarının Ali Karacan ve Erdoğan Demirören gibi bu gazeteye yakınlığı ile bilinen ve Milliyet’i kendi çizgisinde tutmaya kararlı olan kişilerin olması, rahatlatıcı ve umut vericidir...
* * *
Milliyet’in kurucusu Ali Naci Karacan’ın 1955’te vefatından sonra patronluk koltuğuna oturan Ercüment Karacan, 1979’da Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden sonra, ülkede esen anarşi havasının etkisiyle, gazeteyi satmaya karar vermişti. O zaman da biz çalışanlar, yeni patronumuzun kim olacağını merakla bekliyorduk.
Bir gün, bu kişinin Aydın Doğan olduğu ilan edildi. Gazetede herkes “kim bu Aydın Doğan” diye soruyordu. Bu, Babıali’de (yani basın çevrelerinde) tanınan bir isim değildi. Açıkçası, medya sektörünün dışındaki bir işadamının gazetenin başına geçecek olması, kuşku ve tedirginlik yaratıyordu.
Gazete sahipliğindeki değişikliği “Milliyet’ten mektup” sütununda bildirmek bana düşmüştü. Bu yazıda Aydın Doğan’ı okuyuculara bir işadamı olarak tanıtırken, “ünlü” sıfatını kullanmıştım. Aydın Bey yazıyı dikkatle okudu, “elinize sağlık” dedi, ama ünlü kelimesine takıldı ve mümkünse bu sözcüğün kullanılmamasını istedi. Bu kendisinin 32 yıllık patronluğu sırasında bir yazıma yaptığı ilk ve son müdahale oldu...
Aydın Doğan gazete yöneticileriyle yaptığı ilk toplantıda Milliyet’i genç yaşından beri büyük beğeni ile izlediğini ve bir gün onun sahibi olmayı hayal ettiğini söyledikten sonra, şu mesajı verdi: Milliyet’i Milliyet yapanlar sizlersiniz. Milliyet aynı çizgide yürüyecek ve büyüyecektir...
Gerçekten Aydın Doğan yıllar boyunca Milliyet’in, dürüst ve güvenilir bir gazete olarak yayın hayatını sürdürmesine özen gösterdi, en kritik dönemlerde dahi temel ilkelerinden sapmasına izin vermedi, ifade özgürlüğü ve düşünce bağımsızlığının gazete içinde de hâkim olmasını önemsedi.
Milliyet’te Aydın Doğan döneminde Genel Yayın Müdürü dahil, yazı işleri kadrosunda sıkça değişiklikler oldu. Ama değişmeyen şey, Aydın Bey’in bu duruşu ve sonuçta Milliyet’in güven ve saygı yaratan çizgisidir...
* * *
Günümüzde çok hareketli bir sektör haline gelen medya dünyasında, ABD’den Avustralya’ya, İngiltere’den Kanada’ya kadar, gazetelerin el değiştirmesi sıkça rastlanan bir olay.
Biz şimdi Milliyet’in yeni bir patron değişikliğine tanık oluyoruz.
Bu kez, gazetede hiç kimse “kim bu Ali Karacan, kim bu Erdoğan Demirören” diye sormuyor tabii. Bunlar basın dünyamızda tanınan, bilinen isimler.
Ali Karacan rahmetli Ali Naci Karacan’ın torunu ve Ercüment Karacan’ın oğlu. Kendisi gazeteci olarak yetişti, eğitimini bu alanda yaptı, televizyon sektöründe yeniliklere imzasını attı. Onun eski rüyası Milliyet’in başına geçmekti. Şimdi bu rüyası hakikat oldu.
Onun, Milliyet’e eskiden beri ilgisi ve yakınlığı bilinen Erdoğan Demirören ile birlikte, bu gazeteyi siz okurların beğendiği ve takdir ettiği çizgide ilerlemesine ve daha da gelişmesine önayak olacağına inanıyoruz.