Ama 64 yaşında hayatı sona eren Miloşeviç, 13 yıllık iktidarı sırasında "etnik temizlik" başta olmak üzere, işlediği ağır cürümlerden dolayı, dünyanın vicdanında çoktan mahkûm oldu.Tabii Sırp milliyetçileri arasında "Slobo"ya hâlâ bir "kahraman" veya "mazlum" olarak bakanlar da var. Buna şaşmamak lazım. Tarihin her döneminde, gaddar diktatörlerin (Hitler'den Stalin'e varıncaya kadar), öldükten sonra bazı eski taraflarınca, sempatiyle anıldığı görülmüştür... Eski Yugoslavya lideri Slobodan Miloşeviç'in işlediği insanlık suçları konusunda nihai hükmü, artık tarih verecek... Lahey'deki hücresinde zamansız ölümü, ne yazık ki, kendisini 4 yıldır yargılayan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin ona gereken cezayı vermesine olanak bırakmadı. Miloşeviç'i güçlü bir lider durumuna "yücelten", ama sonra onu "batıran" esas faktör, "milliyetçilik"tir -veya daha doğrusu onun milliyetçiliği aglılama ve uygulama şeklidir.Bu bakımdan Miloşeviç'in, onun "akıl hocaları"nın ve yakın arkadaşlarının düşünce ve hareket tarzı, ibret verici derslerle doludur."Slobo"nun siyasi yükselişi, 1989'da Kosova'da Sırp kökenli kalabalığa hitap ederken sarf ettiği "Kimse sizi bir daha yenemeyecek" sözleriyle başlar. Miloşeviç artık o andan itibaren bir "kahraman" imajına bürünmüştür. Milliyetçi söylemle halkı coşturdukça, ondan gördüğü hararetli destek sayesinde siyasi gücünü pekiştirmiştir.Miloşeviç işbaşına geldiğinde Yugoslavya, Slovenya'nın bağımsızlığını ilan etmesiyle dağılma sürecine girmişti. Çok geçmeden sıra Hırvatistan'a, daha sonra Bosna-Hersek'e ve hatta Kosova'ya gelecekti. İşte "Slobo" tarihin bu akışını durdurmaya kararlı idi. Nasıl mı? Sınır tanımayan bir milliyetçilik anlayışıyla... Kaba kuvvetle... Bu ülkelerdeki Sırpları kışkırtıp saldırılara, kitlesel katliamlara girişmeye sevk etmekle...Milliyetçiliğin bu irrasyonel, çılgın tarzı, sonuçta Miloşeviç'in "Büyük Sırbistan" vizyonunun da yok olmasına ve Sırbistan'ın tamamen "ufalması"na, yoksullaşmasına ve yalnızlığa sürüklenmesine neden olmuştur... Büyüme hayali Miloşeviç'in "Sırp-Slav" vizyonu, aslında 19. yüzyıldan beri bazı Sırp milliyetçilerin ürettiği "doktrine" dayanıyor. Ne ilginçtir ki, Hırvatlar arasında da aynı dönemlerde, bu tür aşırı ulusalcı düşünceler gelişmiştir.Mareşal Tito'nun başarısı, Yugoslav toprakları üzerindeki 6 cumhuriyeti -ve iki özerk bölgeyi- Belgrad'a bağlayan federal bir sistem içinde "birleştirmesi"dir. Bu sistem, çeşitli ulusal, etnik, dinsel gruplar arasında makul bir denge sağlamış, Yugoslav tipi sosyalizm ideali de, toprak bütünlüğünün sürdürülmesine yardımcı olmuştur. Onun ölümünden sonra gerek iç dinamikler, gerekse uluslararası konjonktür, ülkenin bu bütünlüğünü sarsmıştır. Bu kez Miloşeviç, Hırvatların, Boşnakların vs. "tehdidi"ne karşı kendi yayılmacı, agresif politikalarını geliştirmiştir. Bu ise, onların da Sırp "tehdidi"ne ve saldırılarına karşı cephe almasına yol açmıştır. Sonuçta, Balkanlarda acıları hâlâ dinmeyen büyük bir dram yaşanmıştır.Bu dramın başlıca aktörü -ve suçlusu- olan Miloşeviç için Lahey'deki mahkemenin bir türlü veremediği hükmü, bölge halkı ve uluslararası camia vermiş bulunuyor zaten... skohen@milliyet.com.tr Ufalma gerçeği