Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mısır’daki halk hareketi üçüncü haftasına girerken, görünen manzara ayaklanmanın ilk günlerindekinden farklı.
Sokaklara dökülen insanların sayısında bir azalma var tabii. Ancak kitlesel heyecan ve kararlılık devam ediyor.
Halkın umut ve beklentileri bu iki hafta içinde yerine gelmiş değil. Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek gene koltuğunda ve dizginler hâlâ onun elinde. Oysa protestocular “Tunus-vari” hızlı bir sonuç (yani “Reis”in çekilmesini ve rejimin son bulmasını) bekliyordu.
Şu ana kadar elde edilen tek sonuç. Mübarek’in bir kez daha adaylığını koymayacağını (aynı şekilde oğlu Cemal’in de aday olmayacağını) açıklamasıdır.
Protestocuların baskılarına ve dışardan seslendirilen tavsiyelere rağmen, Mübarek’in bugünlerde çekileceğine dair bir işaret yok doğrusu.
“Reis” rejimin devamını sağlayacak adımlar da attı. Geçiş döneminin düzenli ve istikrarlı olmasını garantilemek için Ömer Süleyman’ı yardımcısı olarak atadı.

Yeni “Güçlü Adam”
Tabii bu, sokaklara dökülenlerin taleplerini karşılamaktan uzak. Ama gene de eskisinden farklı, yeni bir durum var. Şimdi en azından muhalefetin sesine kulak veriliyor, yeni anayasa düzenlemelerinin yapılması öngörülüyor, halkı rahatlatacak bazı ekonomik reformlar planlanıyor...
Yeni “Güçlü Adam” Ömer Süleyman’ın en göz alıcı hareketlerinden biri, şimdiye kadar şiddetle karşı çıktığı Müslüman Kardeşler hareketinin lideriyle bir diyalog kurmasıdır. Bu rejimin duruşunda önemli bir değişikliktir.
Öte yandan ülkede olağanüstü hal ve diğer kısıtlayıcı uygulamalar devam ediyor. Ama bu arada örneğin sokağa çıkma yasağına rağmen protestocular meydan ve sokaklarda toplanıyor, insanlar rejime karşı düşüncelerini açıkça dile getirebiliyorlar...
Kısacası Mısır’daki halk hareketi, son iki haftada hedefine tam ulaşmadı, ama bu arada daha önce tahmin edilemeyen önemeli değişiklikler de oldu.
Ayaklanma üçüncü haftasına girerken, bir yandan rejim tarafından başlatılan bir geçiş dönemi, diğer yandan protestocuların devam eden bir direnişi var. Yani halkın geniş bir kesimiyle yönetim hâlâ karşı karşıya...

Son söz kimin?
Aslında Mübarek rejiminden yeni bir düzene geçiş için, istikrarlı bir süreye ihtiyacı var. ABD başta olmak üzere Batı’da hâkim olan görüş bu.
ABD daha işin başından beri aktif olarak devrede. Obama yönetimi Mübarek’in çekilmesinden yana bir tavır aldıysa da, bunun aceleye getirilmemesini ve geçiş sürecinin istikrarlı bir şekilde yürütülmesini istedi. Yani ABD ile Mısır’ı halen yönetenler arasında bir uyum ve pratikte Washington’un açık bir yönlendirmesi var... ABD’yi böyle bir politika izlemeye sevk eden -ve birbirleriyle çelişen- nedenler var. Obama Mısır’da ve Arap dünyasında özgür ve demokratik rejimlerin kurulmasını savunuyor. Ancak Washington stratejik müttefiki saydığı Mısır yönetimini, çıkarları nedeniyle, kaybetmeye razı değil. ABD’nin tercihi Mübarek’siz, ama güdümlü veya kontrollü bir demokrasidir, Böyle bir rejim, kaos veya İslami bir yönetim gibi, ABD ve Batı’yı korkutan olasılıkları bertaraf edecektir.
Mısır’da halen işbaşında bulunanların niyeti, Mübarek sonrası döneme böyle bir süreçle geçmektedir. Ya halkın amacı ve beklentisi ne olacak?
Ülkenin siyasal geleceğinin sokaklarda mı, yoksa yönetim kademelerinde mi belirleneceğini herhalde önümüzdeki haftalarda anlayacağız...