Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

KİMSE Montreux'den umutlu değil. Ne Denktaş, ne Klerides, hatta ne de onları bu ikinci "gizli görüşme" egzersizine zorlayan BM yetkilileri...
Tarafların kemikleşmiş pozisyonları ile oturdukları masadan, anlaşarak kalkmaları mümkün mü?
New York'tan Mentreux'ye kadar geçen bir ay içinde ne değişti ki?
Aksine, bu arada Montreux randevusunu dahi tehlikeye düşüren bazı olumsuz gelişmeler oldu. AB Komisyonu, AB ile Güney Kıbrıs arasındaki üyelik müzakerelerinin önümüzdeki yıl başlamasına karar verdi. Türk tarafının bu durumda Kıbrıs görüşmelerinin devam edemeyeceği yolundaki uyarılarına rağmen... Nitekim, bu karardan sonra, Türkiye ile KKTC, bir Ortaklık Konseyi kurmak suretiyle, entegrasyon yolunda önemli bir adım attılar...
Montreux'deki görüşmeler işte böyle bir hava içinde yapılıyor. Buradaki iş, New York'takinden de zor. Denktaş ile Klerides'in tutumları arasındaki uçurum, "AB faktörü" ile şimdi daha da derinleşmiş bulunuyor. Diğer bir deyişle, anlaşmazlığın özüne, şimdi çok ciddi bir pürüz daha ekleniyor ve mesele giderek AB platformuna kayıyor.
Bu durumda gözlemciler, bu ikinci görüşme sürecinin gerçekten öngörüldüğü gibi 5 gün sürüp sürmeyeceğini dahi sorguluyorlar. Hatta bazısı, "bir kopmanın olmaması başarı olarak gösterilecek" diyor...
* * *
EĞER AB Komisyonu, Güney Kıbrıs'ın üyeliğine ilişkin o mahut kararı vermeseydi ve Avrupalı dostlar Türkiye'nin uyarılarını hafife almasa idi, Türk tarafı da buna karşılık olarak entegrasyon yolunda o adımı atmasaydı, Denktaş ile Klerides, Kıbrıs sorununun çetrefilli yönlerini, yani egemenlik, eşitlik, garantiler, federal yapının şekli ve toprak oranı gibi konuları tartışacaklardı.
New York'ta olduğu gibi, Montreux'de de bunlar konuşulacak; ama korkarız, "AB faktörü" bütün bunları bastıracak. Denktaş mutlaka Klerides'in AB Komisyonu'nun kararını bir baskı aracı olarak kullanmaktan vazgeçmesini ve AB'nin Rum yönetiminin başvurusunu şimdilik dondurmasını isteyecek. Aksi halde bu toplantıların devam etmeyeceği uyarısında da bulunacak... Buna karşılık Klerides'in de, bu şartı reddetmesi ve Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye ile bütünleşme kararını geri almasını istemesi bekleniyor.
Eğer bu ikinci raundun başında böyle bir tartışma çıkarsa, Kıbrıs sorununun özüne ilişkin konuların ve bu arada Diego Cordovez'in BM adına hazırladığı taslağın görüşülmesine sıra gelmeyebilir de...
O halde "Montreux'ye neden gelindi" veya "Denktaş neden bu toplantıya katıldı" diye sorulabilir. Daha önce de yazdığımız gibi, "oyunun kuralları" bunu gerektiriyor. Montreux'de bir sonuç alınmaması, "fiyasko" sayılacak. Denktaş'ın Montreux'ye gelmemesi ise, Türk tarafının "suçu" olarak gösterilecekti...
* * *
ŞİMDİ öyle bir noktaya gelindi ki, Kıbrıs işini çıkmazdan kurtarmak, öncelikle AB'ye düşüyor.
Kıbrıs Rum ve Yunan tarafının, hele AB Komisyonu'nun kararından sonra, üyelik başvurusunu dondurması söz konusu olmadığına göre, her şey AB'nin önümüzdeki haftalarda ve özellikle Aralık ayında yapacağı Lüksemburg zirvesinde, takınacağı tavıra bağlı.
AB'nin (etkin üye ülkelerinin inisiyatifi ile) "görünürde çözüm olmadan, Kıbrıs'la müzakere süreci başlamayacak" şeklinde bir karar alabilir mi?
Gerçekçi olalım: Bu, olanaksız. Çünkü Yunanistan da o zaman Komisyon'un tavsiye ettiği gibi, diğer Avrupa ülkeleri ile üyelik görüşmelerini başlatmaz, vetosunu kullanır. AB'nin "içte" de böyle bir derdi var.
Ama bu, "onların problemi". Türk hükümeti ve Denktaş yönetimi, entegrasyon uyarısının "blöf" olmadığını kanıtlamak konusunda kararlı...
O zaman neler olabilir? Bunu yarın inceleyeceğiz.


Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr