CUMHURBAŞKANI seçimi ile ilgili çalışmalarda ve açıklamalarda, bu mevkiye getirilecek kişinin dış politika konusunda bilgi sahibi olması ve en az bir yabancı dili konuşması gibi nitelikler üzerinde durulması, oldukça anlamlıdır.
Doğrusu geçmişte bu görüş, cumhurbaşkanı adaylarında ön planda aranan kıstaslar arasında yer almıyordu.
Şimdi bu hususun "tercih sebepleri" arasında sayılması, cumhurbaşkanından, Türkiye'nin dış ilişkileri alanındaki beklentilerinin eskisine oranla bir hayli arttığını gösteriyor.
Bunun iki nedeni var: Birincisi, Türkiye'nin halen çok sayıda dış sorunlarla karşı karşıya bulunması ve giderek uluslararası platformda faal bir rol oynamasıdır. İkincisi ise, son dönemde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dış politikada Türk dış politikasının belirlenmesinde ve uygulanmasında önemli katkılarda bulunması, hatta zaman zaman bunun öncülüğünü yapmasıdır.Türk kamuoyu - ve aslında birçok yabancı ülke - yeni seçilecek cumhurbaşkanının aynı yolu izlemesini bekliyor.
* * *
ASLINDA Türkiye'de Anayasa, cumhurbaşkanının dış politikadaki görev ve yetkilerini sınırlı tutmuştur. Başkanlık sisteminin uygulanmadığı ülkelerde bu böyledir.
Ancak 1982 Anayasası, gene de cumhurbaşkanına - sembolik ve temsili işlevinin yanı sıra - bu alanda da faal bir rol oynama olanağını veriyor.
Açıkçası dış politikayı bilen, dış dünya ile temasları olan, vizyon ve karizma sahibi bir cumhurbaşkanı, Türk diplomasisine canlılık ve etkinlik kazandırabilir.Son dönemde Demirel bunu yapmıştır.
Türkiye'nin Kafkasya'ya, Orta Asya'ya, Balkanlar'a ve Ortadoğu'ya açılmasında Demirel gerçekten değerli katkılarda bulunmuştur.
Bu bölgedeki birçok ülkelerin liderleri, Demirel'e sıradan bir cumhurbaşkanından öte, görüşlerinden yararlanabilecekleri yakın bir dost, hatta "Baba" gözü ile bakmışlardır.
Demirel karşılıklı ziyaretlerle pek çok yabancı liderin - bu arada Başkan Clinton gibi dünyanın önde gelen liderlerin - sempatisini kazanmıştır.
Bu düzeydeki kişisel sempatilerin, uluslararası ilişkiler üzerinde epey etkili olduğu unutulmamalıdır.
* * *
YENİ cumhurbaşkanı seçme sürecine girildiği şu sırada, Türkiye oldukça kabarık bir dış politika gündemi ile karşı karşıya bulunuyor.
Eskiden daha çok Kıbrıs ve Yunanistan'la ilişkilerin ağırlık oluşturduğu gündemde şimdi başka pek çok konu var: AB ile bütünleşme çabaları... ABD ile stratejik işbirliği... Rusya ile yeni ilişkiler... Petrol ve gaz boru hatları girişimleri... Kafkasya'da istikrar... Balkanlar'daki kaypak durum... Suriye, İran ve Irak gibi komşularla sorunlar ve ilişkilerin normalleştirilmesi... Ortadoğu'daki barış süreci ve yeni dengeler... Türki cumhuriyetlerle bağlar ve Avrusya politikası...
Bu liste ayrıntılı biçimde daha da uzatılabilir. Soğuk Savaş'tan sonra değişen dünya konjonktürü, Türk diplomasisini de pek çok konu ile birden ilgilenmek ve daha aktif olmak zorunluğu ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Türkiye'nin bu alanda başarılı olmasında, kuşkusuz Cumhurbaşkanı'nın payı ve etkisi büyüktür.Demirel'in son dönemde gösterdiği performans, buna canlı bir örnek oluşturuyor.
Bu da, içte ve dışta, aynı aktif çabaların devamı beklentisini yaratıyor.
Cumhurbaşkanı adaylarında, şimdi dış politika ile ilgili niteliklerin aranmasının nedeni de budur.
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr