Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

BÜTÜN belirtiler, Aralık ayında yapılacak AB Zirvesi'nin, Güney Kıbrıs'la üyelik müzakerelerine yeşil ışık yakacağını gösteriyor.
AB üyeleri, geçen yıl tasarlanan ve geçen Haziran'da Komisyon tarafından teyid edilen bu kararı benimsemiş görünüyorlar. Yetkililer, AB'nin bundan geri adım atmasının söz konusu olamayacağını açıkça söylüyorlar.
Bu durumda, Lüksemburg'daki Aralık zirvesinde, AB'nin, "genişleme sürecini başlatma" kararını alırken, "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni ön safta tutması, sürpriz olmayacaktır...
AB kaynakları, Kıbrıs Rum yönetimi ile en geç 1998'in ilkbaharında masaya oturulacağını belirtiyorlar. Ancak şu önemli noktayı da ekliyorlar: Görüşmelerin başlaması, aday ülkenin hemen üyeliğe kabul edilmesi anlamına gelmez. Bu yıllar sürebilir. Kaldı ki, AB'de, "genişleme"nin ancak 2000'den itibaren hayata geçirilmesi yönünde bir eğilim de var...
Güney Kıbrıs'ın AB'ye girmesi ileri yıllarda da gerçekleşse, kendisi ile müzakere sürecinin 1998'de başlaması Türkiye açısından ciddi bir sorun oluşturuyor.
* * *
ANKARA, bildiğimiz nedenlerden, Kıbrıs Rum kesiminin (1) Kıbrıs sorunu çözümlenmeden, (2) KKTC'yi içine almadan, (3) Türkiye'nin üyeliği de kesinleşmeden, AB'ye girmesine ve hatta üyelik için müzakere sürecinin başlatılmasına şiddetle karşıdır.
Türk diplomasisi bu konudaki itirazını - sert uyarılarla birlikte - her fırsatta Avrupalılara duyurmaya çalışıyor.
Ne var ki, AB tutumunu değiştirmeye hiç niyetli değil. Bir kere, benimsediği ve kendisini angaje ettiği bir karardan geri dönmek istemiyor. İkincisi, Güney Kıbrıs'la görüşme sürecini başlatmaktan vazgeçtiği takdirde, Yunanistan'ın AB Zirvesi'nde "genişleme politikası"nı veto edeceğinden ve böylece Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin adaylığının da suya düşeceğinden korkuyor.
AB Zirvesi'ne iki buçuk ay gibi kısa bir süre kaldı. Eğer bu süre içinde, uzlaşıcı bir formül bulunursa, ne ala. Aksi halde, Güney Kıbrıs'la müzakere sürecine mutlaka "start" işareti verilecektir.
AB yetkilileri, "aç - kapa" diye bir uzlaşıcı formülden söz ediyorlar. Yani, görüşmeler resmen başlayacak, ama - Kıbrıs'ta çözüm arama çabalarına başarı şansı vermek için - hemen ertelenecek...
Ancak gerek Ankara'nın gerek Atina'nın "aç - kapa" formülüne karşı tepkisi olumsuz.
Dolayısı ile şu anda bulunduğumuz nokta, tam bir açmaz...
* * *
DIŞİŞLERİ Bakanı İsmail Cem'in New York'ta Avrupalı meslektaşları ile yaptığı konuşmalardan çıkarılabilecek sonuçlardan biri de, AB'nin Güney Kıbrıs'ın üyeliğine karşı Türkiye'nin sergilediği tavrın kabul görmediğidir.
Cem'in özellikle İngiliz meslektaşı Robin Cook ile görüşmesi, bunu bir kez daha teyid etmiş bulunuyor. Cook açıkça, Güney Kıbrıs'ın AB üyeliği konusunun, Kıbrıs sorunundan ve çözüm arama çabalarından ayrı sayılması gerektiğini belirtti. İrlanda Dışişleri Bakanı da farklı ifadelerle, hemen hemen aynı şeyi söyledi.
Bu tavır devam ettiğine göre, Türk tarafı ne yapacak? Türk yetkilileri "sonuna kadar kararlığımızı duyuracağız" diyorlar. Peki, Aralık ayında beklenen karar çıkarsa ne olacak? Diyelim ki, o zirvede, "genişleme süreci"ne Türkiye'nin de diğer adaylar arasında yer verilmesi kararlaştırılıyor. Yani Ankara'yı memnun eden bir gelişme oluyor. O zaman Kıbrıs'ın üyeliğini engellemek için ne yapılacak?
Eğer senaryo, Denktaş'ın bir daha Rum tarafı ile görüşmemesi, KKTC ile Türkiye'nin her alanda bütünleşmesi, Rum - Yunan tarafına karşı bir dizi önlem alınması gibi unsurları içeriyorsa, krizli ve gergin bir döneme girilecek demektir. Bu, Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerini kökünden sarsabilir, dış politikada önemli değişikliklere de yol açabilir.
Bunları şimdiden iyice düşünüp tartışmazsak kötü sürprizlerle karşılaşabiliriz...



Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr