Sami Kohen
BİZLER
"ne olacak bu memleketin hali" deyip dururken uluslararası camia da şu sırada
"ne olacak bu dünyanın hali" diye yakınıyor.
"Bu dünya"dan kasıt, toprağı, suyu, havası ile yaşadığımız dünya, yani yeryüzü...
Evet, yeryüzünün hali de perişan ve endişe verici.
Dünyamız kirleniyor, giderek ısınıyor... Doğal kaynaklar tükenmeye yüztutuyor... Karbon dioksit gibi sera etkisi yapan gazlar insan sağlığını tehdit ediyor...
Bu gidişle 21'inci yüzyılda insanlar - yani çocuklarımız, torunlarımız - yeryüzünde yaşamlarını sürdürmekte çok zorlanacaklar... Yeni kuşaklar için şu "cennet dünya"mız, bir cehenneme dönüşecek...
Neyse ki, günümüzde bunun farkına varanlar var. Onların çabası ile, ülke yöneticileri bilinçlenmeye başlıyor.
En azından gaflet uykusundan silkinme yönünde bir işaret görülüyor.
Şu sırada, New York'ta BM merkezinde yapılmakta olan "Yeryüzü Zirvesi" bunun bir göstergesi...
* * *
BU zirve, 5 yıl önce Rio'da dünya çevre sorunlarını görüşmek için düzenlenen ilk doruk toplantısının bir nevi devamı. Bu nedenle şimdiki toplantıya "Rio artı beş" adı verildi.
Clinton'dan Blair'e, Kohl'dan Chirac'a kadar 60 devlet veya hükümet başkanının katıldığı bu konferansta (toplam katılan ülke sayısı 178), dünyayı zehirleyen gazların azaltılması, su, orman gibi kaynakların yok edilmesine set çekilmesi, kürenin ısınmasının önüne geçilmesi gibi "hayati" konular tartışılıyor ve bu sorunlara çare aranıyor.
Bu hafta içinde yapılan konuşmalar doğrusu, liderlerin "bilinçlenme" (yani meselenin ciddiyetini kavrama) açısından epey mesafe katettiklerini, ancak etkin önlemler almak ve "yeryüzünü kurtarmak" için sıkı bir işbirliği yapmak yolunda bir adım bile ilerlemediklerini gösteriyor.
Geçen hafta D - 8'lerin toplantısında olduğu gibi, bu zirvede de bir yandan gelişmiş ülkeler arasında, öte yandan da gelişmemiş ve az gelişmiş uluslar arasında bir uyum olmadığı ortaya çıkıyor.
Kuşkusuz dünya çevre sorunlarının bu hale gelmesinde "zenginler"in sorumluluğu büyük. Clinton dahi dünkü konuşmasında, "sera etkisi yapan gazlar"ın yüzde 20'sinin ABD tarafından üretildiğini kabul etti. Ama "yoksullar"ın da çevre sorunlarındaki payı az değil. Onlar da kalkınma uğruna doğal kaynakları yok ediyorlar.
Önemli olan şimdi kabahatli aramaktan çok, çözüm bulmak için el ele vermektir. New York'taki zirve henüz böyle bir havanın oluşmadığını gösteriyor. İş galiba, önümüzdeki Aralık'ta Japonya'da yapılacak yeni zirveye kalacak...
* * *
TÜRKİYE'de herkes "ne olacak bu memleketin hali" diye düşünürken, "dünyanın halini" gündemine alan Yeryüzü Zirvesi ile (daha pek çok dış meselelerle olduğu gibi) ilgilenen pek kimse yok.
Son zamanlarda, iç politika kargaşası yüzünden, dünyadan koptuk sanki...
1992'de Rio Zirvesi'ne o zaman Başbakan olan Demirel katılmıştı.
Gönül arzu ederdi ki, bu kez de Türkiye, Cumhurbaşkanı veya Başbakan düzeyinde, diğer dünya liderleri arasında yerini alsın. Gene iç politika yüzünden bu olmadı. Hatta bu toplantıda en azından Çevre Bakanı'nın bulunması iyi olurdu. Ama Erbakan bu sırada kimsenin Ankara'dan ayrılmaması talimatını verdiği için, bu dahi gerçekleşmedi.
Türkiye adına Zirve'de, BM'deki daimi temsilcimiz Hüseyin Çelem konuştu.
Aslında Türkiye'nin bu toplantıdan öğreneceği ve bu forumda söyleyeceği çok şey var. Orada ele alınan sorunlar, Türkiye'nin de büyük derdi. Vatandaş olarak Türkiye'de hava ve su kirliliğinden, "sera etkisi yapan gazlar"dan, doğanın ve doğal kaynakların kurutulmasından, neler çekiyoruz...
Ama bu işlerle, birkaç uzman dışında, ilgilenen yok. Medya da olayı pas geçiyor.
Gerçekten ne olacak bu halimiz?..
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr